SİLVANLI MEHMET’E GÖNDERİLEN OYUNCAKLAR
Hatice Kurtuluş
Mehmet Ezer 10 yaşında. Memleketi Silvan’da 25 Martta yapılan yerel seçim mitinginden sonra polisin attığı gaz fişeği ile başından ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Sadece sokaklarda değil, evlerinde, okullarında, işyerlerinde çocuk yurtlarında ve cezaevlerinde şiddetin binbir çeşidine maruz kalan çocuklar ülkesinde, bir çocuk daha ölümle pençeleşti günler boyunca… Marshal Berman sosyolojide bir baş yapıt olarak kabul edilen ‘Katı olan Herşey Buharlaşıyor’ adlı kitabının önsözünde Ivan Karamazov’a bir gönderme yaparak şöyle der: ‘Çocuğun ölümü O’nu öylesine derinden yaralar ki bu dünyaya olan bileti evrene geri iade etmek ister. Ama bunu yapmaz, dünyada kalarak mücadeleye ve sevmeye devam eder…’ Çocuklara yönelik her türlü şiddet ve en çok da hayatlarına kast edilen durumlar karşısında belki pek çoğumuz İvan Karamazof ile aynı ruh durumunu yaşarız. O kadar çaresiz kalırız ve o kadar derinden yaralanırız ki, bu dünyadan çekip gidesimiz gelir. Ama öbür yandan da içimizdeki büyük öfke bizi yaşamaya ve mücadele etmeye zorlar. Bu mücadele bazan simultan bir isyan dalgası ile sokakların işgaline neden olur. Tıpkı 14 yaşında polisin doğrudan hedef alarak başından vurduğu Berkin’in uzun uykusundan, sonsuz uykuya geçtiğinde olduğu gibi sokaklara dökülmek, ‘Bu dünya, bu sokaklar, bu gökyüzü, bu deniz, salıncak kurulacak bu ağaçlar ve birbirine çarpan misket seslerinin yükseldiği bu mahalleler en çok çocuklara aittir. Siz bunu bilmez misiniz? diye haykırmak istersiniz bütün öfkenizle. Sadece öfke değildir sizi sokağa döken, aynı zamanda suçluluk hissidir, vicdan azabıdır, sorumluluğunuzu yeterince yerine getirememenin yakıcı acısıdır. Siz bireysel olarak bu suça ortak değilseniz bile toplum denilen o ortaklığın bir parçası olarak bu suça zorla ortak edilmiş olmaktan dolayı duyduğunuz çaresizliktir biraz da. Her zaman içinizde gömülü olarak duran eski yaralarınızın da kabukları kalkar bir bir. Katli vacip olsun diye yaşı büyütülen Erdal’ın, koyunları otlatırken bomba ile parçalanan bedeninden bir parça arayan anasının küçük Ceylan’ının, Uğur’un ve daha pek çoğunun acısı uyanır ve bir ateş çemberi gibi sarar etrafınızı, incinmelerine, yaralanmalarına ve öldürülmelerine engel olamadıklarınız… Sokaklara çıkarsınız, bu ateşin yaktığı diğer insanlarla birlikte işgal edersiniz sokakları, ‘Biz buradayız, artık müsade etmeyeceğiz çocukları öldürmenize, hadi hepimizi öldürün öyleyse’ demek üzere… Biber gazına, tazyikli suya, mermiye ve hatta ölüme aldırmadan… Bu mücadele biçimi, iktidarsal şiddete, en eski ve en doğrudan karşı çıkıştır. Çoğu zaman simultandır, hesaplanamayan bir politik ve vicdani biraraya gelişten alır gücünü ve meşruiyetini. Bu isyan durumu, isyanın gücüne ve meşruiyetine bağlı olarak çoğu zaman akut duruma bir çözüm olur, iktidarlara geri adım attırır ve doğrudan kusuru olanların ceza almasını sağlayabilir. Ama bunu sağlayamadığı durumlarda bile bir şeyi başarır. Bu da halkın politik ve vicdani olarak ortaya döktüğü öfkesinin yarattığı farkındalıktır. Her zaman sokağa dökülemez insanlar ama dökülebileceklerinde nelerin olduğunu göstermiş olurlar muktedirlere. Mücadelenin diğer yolu ise çocukların baş tacı edilecekleri tek iklim olan barış ikliminin inşası için uzun soluklu ve sabırla sürdürülecek olan hukuksal hak arayışı ve toplumsal/sınıfsal dayanışmanın örgütlenmesidir. Muktedirler için en büyük tehlike, şiddete karşı dayanışan bir halktır. Bu dayanışma farklı biçimlerde ve sürekli hale geldiğinde, muktedirin toplumu ayrıştırıcı ezberini bozarak şiddetinin açıkça görünür hale gelmesine neden olur. Diyarbakır Silvan’da gaz fişeği ile başından yaralanan 10 yaşındaki Mehmet Ezer’e oyuncak gönderme girişimi de, Mehmet’i devletin şiddetinden koruyacak bir demokrasiyi hala inşa edemediğimiz için bir özürdür aslında. Ama, oyuncaklar aynı zamanda, devletin en çok Kürt coğrafyasında olmak üzere ülkenin her yanında uyguladığı sistematik şiddete karşı dayanışmanın ve barışa özlemin de en güçlü sembolleridir İşte bu nedenle Almanya’da Göçmen Kadınlar Birliği ve çok farklı dünya görüşünden kadınlar biraraya gelerek Mehmet’e kolilerce oyuncak gönderdiler. Berlin’de, Dortmunt’da, Düsseldorf’da ve Göppingen’de kadınlar, çocukların şiddete maruz kalmayacakları, evlerinde, sokaklarda, okulda, devlet yurtlarında, güvende olacakları, emeklerinin ve bedenlerinin sömürülmeyeceği ve cezaevlerinde çocukların olmayacağı bir barış ikliminin gerçekleşmesine duydukları özlem ve iradeyi göstermek için… Yıllardır şiddet ekilen topraklardan inatla barış biçmek istedikleri için..
Kadın/Frau Sayı 23 2014