#KızKardeşlerimizeMektuplar – 8

Merhaba sevgili kardeşim,

Benim durumumda olan pek çok kız kardeş olduğunu biliyorum. Bu yüzden yazıyorum sana. Belki bilinmeyen bir adresteki doğru kişiye ulaşır mektubum.

Ben evliliğim süresince kocamdan şiddet gördüm. Genç yaşta evlenmiş olduğumdan henüz ergen biriydim ve hayatı da yeterince tanımıyordum..  Almanya’ya gelin gelmiştim. Bir insan yabancı ülkeye göçtüğünde kendini korumasız hisseder. Hele ailenizden uzaktaysanız bu yalnızlık daha da büyür. Burada kocamdan başka güveneceğim kimse yoktu. Buna güven mi denir, bilmiyorum. Belki de çaresizlikti. Onu tanımıyordum bile. Malum köy yerinde büyüdüm. Biz kızların geleceği ancak evlendirilmekle garanti altına alınır. Başka bir yol bilinmez.  Ailem de bana bir gelecek sağlamak için bu yola başvurdu. Bunun saçmalığını ilerleyen yaşlarımda bilinçlendiğim zaman anladım.  Neyse… Evim benim kalem gibiydi. Dışarıda bana çok yabancı bir hayat vardı. Ve ben bu hayattan çok korkuyordum. Kocamdan korkmadığım kadar korkuyordum hem de… Beni çok döverdi. Eziyet etmekten hoşlanırdı. Kaçacak yerim olmadığını bildiğinden bu işi artık günlük hayatımızın bir parçası haline getirmişti. Bağırtıları komşular da duyuyordu. Bir gece eve polis geldi. Kocamla bir şeyler konuşup gittiler. “Bana bak, senin yüzünden kapımıza polis geldi. Bir daha çığlık attığı duyarsam ağzını bağlayıp döveceğim, ona göre” dedi. Çok korktum. Kocamdan değil, kapıya gelen polisten. İnsan bir şey bilmezse çok korkar. Siz korkmayın olur mu, kardeşlerim. Ne yapacağınızı, nereye gideceğinizi ve haklarınızı öğrenin. Ama korkmayın.  Bu durum böyle devam etti. Ben artık canım acısa bile kimseye duyurmamak için sesimi çıkarmıyordum. Bu arada çocuklarım oldu. Üç tane… İki oğlan, bir kız. Çocuklarımı büyütürken küçük küçük de olsa evin dışına çıkmaya başladım. Yakın marketten alış- veriş yapıyordum. Onları parka götürüyordum. Yıllar içerisinde tutsaklık çemberimi genişlettim. Ama döndüğüm yer yine ev oluyordu. Her koşulda orasını kalem gibi görüyordum. Bir yaz memlekete gittiğimizde anneme durumu anlattım. Boşanmak istiyordum. Annem babamın duymasına bile izin vermeden reddetti. Çoluk çocukla bir başıma ne yapacakmışım. Gel yanımıza kızım, biz sana sahip çıkarız bile demedi. Kocam hakkında dedikodu yaparlarmış. Buldu oralarda bir karı, bıraktı karısını diye… Bu durumda bile erkeğin düşünülmesi ne garip öyle değil mi? Anladım ki aslında benim yalnızlığımın yabancı memleketle bir ilgisi yoktu. Ben doğarken kanadı kolu kırık doğmuştum. O gün karar verdim; uçacaktım. Yaralarımı sarıp kanat çırpacaktım. Her gün bıkıp usanmadan yeniden uçmayı deneyecektim. Memleketten döndükten sonra değiştiğimi hissediyordum. Pek de tanıdık olmadığım duygular yaşıyordum. Kendime  güvenmeye başlamıştım. Yolda kaybolmaktan korkmuyordum artık. Çocukların gittiği kreşte bir anneyle tanıştım. Temizlik işi için bir yardımcı arıyordu. “Ben yaparım” dedim.  İşe başlamam böyle oldu. Kocam elimdeki alacaktı; bunu bildiğimden daha az kazanıyor gibi gösterdim. Para biriktirmeye başladım. Nereye yarayacaktı bilmiyorum. Ama bana ait bir paranın olması beni mutlu ediyordu. Bu arada dayak yemeye devam ettim. “Ben sana çalışma demedim mi, çamur gibi yemek yapmaya başladın” diyerek vuruyordu. “Sabun bitmiş” diyerek vuruyordu. “Çay soğuk olmuş” diyerek vuruyordu. Bu gibi adamlara bahane çok.

Bir öğleden sonra çocukları parka götürdüm. Bir genç kız yanıma oturdu. Daha önce de görüyordum onu. Çocuğunu getiriyor sanıyordum. Meğer çocuk bakıcıymış. Türkiye’den bu iş gelmiş. Hem de almanca kursuna gidiyor; dil öğreniyor. Adı Sevgi. Zehir gibi bir kız.  O gün benim için hayatımın dönüm noktası oldu. Eğitim nasıl önemliymiş, o gün daha iyi anladım. Hukuk fakültesini bitirmiş. Buraya çalışmaya gelmiş ama idealleri var. Almanya’da kalıp okumaya devam edecekmiş. İleride iyi bir avukat olmak istiyor. Neredeyse aynı yaşlardayız ama bir benim hayatıma bir de onunkine bakınca, ne yalan söyleyeyim hem üzüldüm hem de kıskandım. Arkadaş olduk. Neredeyse bana her gün akıl veriyordu. Haklarımla ilgili şeyler öğrenip bana anlatıyordu. Danışma bürolarının adreslerini veriyordu. Benim için oralarıyla konuşuyordu. Bana o kadar çok yardımcı oldu ki, neden diye düşünmeden edemedim.” Annem beni okutarak kurtardı. Bir ev tutup ben de onu babamın zulmünden kurtardım. Kadının mağdur olması beni çok etkiliyor. Belki annemin yaşadıklarından dolayı. O da senin gibi şiddet görürdü” dedi. Nereden biliyordu ki ona bu konuyla ilgili bir şey söylememiştim. Gülümsedi. “Görmek isteyen görür” diyerek bana sarıldı.  O günden sonra kendim ve çocuklarım için her gün adım adım yol aldım. Aradan 11 sene geçti. Bir temizlik şirketinde çalışıyorum. Paramı kazanıyorum. Kocamdan ayrılmayı başardım. Kendi evimizi tutmayı başardım. Onların gelecekleri için kimbilir daha bilmediğim neler başardım. Siz de başarabilirsiniz. Yeter ki kendinize inanın ve asla pes etmeyin. Şimdi o kadar mutlu bir hayatım var ki… Mutluluk nedir? Benim için çocuklarımla beraber ağız tadıyla bir yemek yemek. Huzurla başını yastığa koymak. Bu kadarını hepimiz hak ediyoruz.

İşte böyle canım kardeşim.  İçinde az da olsa bir şey hissediyorsan, başaracağından emin ol.

Sevgi Umut