#KızKardeşlerimizeMektuplar – 7

Sevgili kız kardeşim,

bizim oralarda kız çocuğuna pek değer vermezler. Kızlar, daha konuşmayı öğrenmeden utanmayı öğrenir. Bebeklerle oynayamadan ev işlerinde becerikli olmayı öğrenir. Eteğini özgürce savurmadan örtmeyi öğrenir. Kadın kız çocuğu doğurursa eve yardımcı gelir; erkek doğurursa evlat. Cinsiyeti belirlemek kadının elindeymiş gibi kocanın erkek çocuk beklentisini  karşılanmazsa yine kadın suçlanır. Üstelik bunu yapanlar Allah’ın her şeye muktedir olduğuna inananlar. Erkek çocuk olursa Allahtan, kız çocuk olursa kadından… Erkek adamın erkek çocuğu olur gibi efsaneler de yok değil. Bizim evde de durum farklı değildi. Erkek evlat o kadar önemli duruma geldi ki annem de babam da biz kız çocuklarını unuttu. Fakir bir aileydik. Annem ve babam evi geçindirebilmek için gün boyu çalışırdı. Bize bakmak  en büyüğümüzün sorumluluğundaydı. O da zaten sekiz yaşındaydı. Annem okuyamadığı için bizim okumamızı çok arzu etti. Bu olanağı bulabilmemiz için babamın Almanya’ya çalışmaya gitmesine razı oldu hatta onu teşvik etti. Altı yıl sonra son kardeşim de kız olunca babam annemden boşanmak istedi. Cinsiyetimizi belirlemek gibi bir lüksümüz olmadığı halde insan yine de suçluluk duyuyor. Biz bir kez olsun başımızın okşandığı hatırlamayız. Babam yanında evlenmeyi düşündüğü kadını da köye getirerek annemden boşanacağını söyledi. Bunun  için oldukça acımasız bir yol seçmişti. Kuma meselesine alışkın olan toplumlar için bu hiç de garipsenecek bir durum değildi elbette.

Babam annemden habersiz bizi Berlin’e getirdi. Ablam 12 yaşında, ben 9, kardeşlerim 5 ve 3 yaşındalar. Bizi sevdiğinden değil. Devletten çocuk parası alarak geçim parası sağlayacak. Ablam bir ailenin yanında çocuk bakarak para kazanıyor. Babam da onun parasını elinden alarak kazanıyor. Ayrıca yeni karısının elindeki maaşını da döve döve alıyordu. Evde tıkır tıkır işleyen bir düzen vardı. Ablam daha ben uyanmadan sabahın erken saatleri çocuk bakmak için evden çıkardı. Ben okula giderdim. Üvey anne kardeşlerime bakardı. Ben okuldan dönerdim ; üvey anne işe giderdi. Ben kardeşlerime bakardım. Ablam işten gelirdi. Yemek yapardı. Üvey anne işten gelirdi dayak yerdi. Babam hep kazanırdı. Biz tam bu ortama alışmışken annem bir buçuk yıl sonra babamın da yardımlarıyla yanımıza geldi. İşçi olarak çalışacaktı. Babam anneme oturduğumuz evin yanında tek odalı bir ev tuttu.. Bizim hepimizi de o eve yolladı. Yanı başındayız ya nasılsa elinin altında sayılırız. Bir türlü rahat bırakmıyor.  Kendisine yeni bir kazanç kapısı sağlamak için bu defa da annemin elindeki maaşa göz dikiyor. Annem cabbar kadın, başka bir ev tutup oradan ayrılıyor. Bundan sonrası benim asıl kişiliğimin oluştuğu dönem diyebilirim.  Annem bütün gün temizlik işinde çalışır; akşam da yorgun argın eve dönerdi. Evin bütün işleri bendeydi.  Tamiri, alışverişi, çamaşırı çocuk bakımı…Orta okulda gördüğüm el işleri, dikiş ve yemek yapma derslerinin yanında bir de marangozluk, kaynak işlemleri, elektrik cihazlarını tanıma gibi teknik dersleri de almak zorundaydık. Kızlı erkekli katıldığımız bu dersler benim ileride çok işime yarayacaktı. Erkek işi denen evin her türlü işi o günden sonra bende olacaktı. Bu işe olan yatkınlığım daha doğrusu ilgim  belki de farkında olmadan babamın o çok istediği erkek çocuğu olabilme arzumda yatıyordu.

Biz kardeşler bir türlü bir arada olup da birlikte büyümenin keyfini süremedik. Oradan oraya savrulup durduk. Bütün bunlar despot bir baba yüzünden. Babam annemden sonra 2 evlilik daha yaptı. Bu evliliklerden 5 oğlu ve 1 kızı oldu. En büyük oğlu 16 yaşında, en küçük oğlu da 9 yaşındaydı. Oğlan çocuğu olsun diye ömrünü yiyen babam oğullarını büyütemeden göçüp gitti. Son karısı ev kirlenmesin diye erkek çocuklarını gündüz eve sokmuyormuş. Sokakta o kadar başı boş büyüdüler ki  pis işler yüzünden üçü uzun süre hapis yattılar. Büyük ablam hariç bizler okuyup meslek sahibi olduk. Bir kız kardeşim hemşire, diğeri doktor yardımcısı oldu. Ben de yüksek okul bitirdim.. En büyük ablam staj yaparken iş yerinde tacize uğrayınca annem onu oradan çekip aldı. O da erken yaşta evlendi. Kariyer sahibi olamasa da hep çalıştı ve kendi ayakları üzerinde durdu. Hepimiz becerikli, hayatın içinde tuttuğunu koparan insanlar olduk. Ama hep eksik kaldık.

İşte böyle canım kardeşim, ben şiddetin her türlüsüne tanık oldum. Benim babam gibi örnekler kendilerini açık açık ele verir. Bir de hiç anlaşılmayan ama çocuğun ruhuna işleyen gizli şiddet vardır ki bunu yapanlar toplumda itibar görenler arasından bile çıkar. Erkek çocuğunu kız çocuklarından üstün tutarlar. Bunu yaparken de hiç şiddet kullanmazlar. Ama onlarla daha çok gururlanırlar, başlarını daha çok okşarlar, geleceğe dair onları daha çok heveslendirirler, yanlışlarını daha az görürler  Bir adamın soyunu devam ettirecek olan yalnızca erkek çocuğunun taşıdığı soyadı değildir. Bir soyun devamı o soyun insanlığa kattığı değerle anlam bulur. Yeter ki kız erkek demeden gurur duyacağınız evlatlar yetiştirin.

Memduha Yağlı