#KızKardeşlerimizeMektuplar – 10

Sevgili kız kardeşim,

yaşadıklarımızdan üzülmek yerine ders çıkartmak gerektiğini öğrendim. Bu yüzden seninle paylaştığım bu hikayemin herkes için bir ders olmasını dilerim.

Kızımı kaybettim ben. Bahar çiçeğimi kendi ellerimle koparıp soldurdum. Bir güneş gibi hayatı aydınlatan yüzünü kasvetli bulutların arasına gömdüm. Nasıl kıydım Zeynep’e? Nasıl izin verdim kızımın avuçlarımdan kayıp gitmesine?

En mutlu günümüzdü. Zeynebim evleniyordu. Hala gözümün önünde. Ak duvağı, upuzun gelinliği içinde sanki bir melekti . Hayallerimiz bir bir gerçekleşiyordu. Üniversiteyi başarıyla bitirmiş, İngilizce öğretmeni olarak mezun olmuştu. Üniversitede tanıştığı Serkan’la arkadaşlığı hayatlarını birleştirme kararına kadar uzandı. Ailesi olarak biz de destekledik. Saygılı, efendi bir çocuktu. O da kızım gibi öğretmen olacaktı. En önemlisi birbirlerini çok seviyorlardı. Asi kızım cici bir kız oluvermişti. Belli ki Serkan’la aralarında güçlü bir sevgi bağı vardı. Ve kızım cok onunla mutluydu. Ama o gün… Düğün günü gözlerinin ardında kaygılı bir ifade vardı. Konuklarla yüzünde zoraki bir gülümsemeyle ilgilenmeye çalışıyordu. Peki ama onu böyle mutlu bir günde ne üzmüş olabilirdi? Gelinliği güzeldi, kendi güzeldi. Serkan ve ailesi Allah var düğün için çok özenmişlerdi. Bir dediğine hayır demediler. Her şey fazlasıyla yapıldı. Ama ben kızımı iyi tanırım. Bu denli durgun olmasının altında yatan bir şeyler olmalıydı. Kızımı kalabalıktan alıp bahçeye çıkardım. Sakince konuşabileceğimiz bir köşeye çekerek “moralini bozan bir şey mi var?” dedim. Hayır dediyse de benden gizlediği bir şey olduğuna emindim. Üzerine gitmektense elini tuttum, avucumun içine aldım. Buz gibiydi. Bebekliğindeki gibi severek ovuşturdum. Öylece bekledim. Bana açılacağını hissediyordum. “Anne” dedi. “Söyle kızım” dedim. “Bu dünyada üstesinden gelemeyeceğimiz şey yok. Eğer evleneceğine pişmansan…” Sözümü kesti. “Anne bana yardım et. Bir akıl ver, n’olur!” dedi. Hiçbir şey söylemeden elini sımsıkı tuttum. Destek olacağımı anladı ve bana açıldı. Korkulu gözlerle “Murat’ı hatırladın değil mi?” dedi. O anda bütün vücudumu sıcak bir his kapladı. “Allah korusun” dedim içimden… Korktuğum başıma gelmişti. Zeynep daha neyin ne olduğunu bilmeden aşık olduğunu düşündüğü ilk erkek arkadaşıyla birlikte olmuştu. Serkan tıpkı ailesi gibi bekarete önem veriyordu ve belli ki bunu öğrendiğinde her şey yerle bir olacaktı. Kafamın içini bir anda uğultular sardı sanki. Kızıma bir tokat indirdim. Onun ne halde olabileceğini düşünmüyordum bile. “Sen bizim namusumuzu kirlettin” dedim. “Babanı, abini hiç düşünmedin mi? Onların da haysiyetine leke sürdün. Yazıklar olsun sana.” Kızıma öyle şeyler söylemiştim ki eminim artık gözünde bir yabancıdan farksızdım. O an kızımı kaybettiğimi anlamadım bile. Kimseye bir şey söylemeden düğünü tamamladık. Bu işin başımıza felaket getirmeden olup bitmesi için dua ediyordum. Düğün bitti. Herkes kendi evlerine dağıldı. Aradan üç gün geçti. Kızım yalnızca mesaj çekmekle yetindi. Ne bekleyebilirdim ki… Bana öfkeliydi, kırgındı. O bir limana sığınmak istedi. Ben onu okyanusa geri saldım.

Üçüncü gün, kocasıyla birlikte geldiler. Serkan kızımı bize bıraktı ve gitti. Gerdek gecesine girmeden Zeynep basindan gecenleri anlatmis.Kimbilir nasıl korkmuştur. Kendini ne kadar çaresiz, ne kadar yalnız hissetmiştir. Annesi bile ona yüz çevirmişken kimden destek isteyebilirdi ki… Serkan; ” Zeynep ben seni çok sevdim ama benim gururum , şerefim var. Başkasının lekelediğini , ben baş tacı edemem. Bu iş burada bitti. “demiş. Biten yalnızca bir evlilik değildi. Kızımın hayatı da orada dondu kaldı sanki. Mahalle dedikodudan kaynadı. Bütün ailenin başı öne eğildi. Alnımızda kara bir leke olduğuna biz inanmasaydık, dimdik yürüyebilirdik. Kimsenin bizi utandırmasına izin vermezdik. Ama öyle olmadı. Babası bir süre kahveye gidemedi utancından. Zeynep mahallenin gözünde ‘kötü kız’ oluvermişti. Çocuklarını ders çalıştırması için Zeynep ablalarına yollayan komşular, şimdi onun adını anmak bile istemiyorlardı. Abisi çıldırdı, ben namusumuzu temizleyeceğim, kimsenin yüzüne bakamıyorum diye. Yapacaklarından korkuyordum. Bir zaman sonra Zeynep’i Kars’a, teyzesinin yanına gönderdik. Belki ortalık biraz yatışırdı. Kendisini tanımayan bir çevrede rahat olurdu. O günden sonra onu hiç görmedim. Ne kadar çabaladımsa da benden uzak durdu. Tam üç yıl oldu. Teyzesinin yanından taşınıp küçük bir ev tutmuş kendine. Özel bir dershanede öğretmenliğe de başlamış. Teyzesi hariç aileden kimseyle görüşmüyor. Abisinin düğününe bile gelmedi. Bir sene oluyor ben de kocamdan boşandım. Zaten o olaydan sonra evde huzurumuz kalmamıştı. Babası hep beni suçladı. Ben kızımı iyi yetirememişim, onun namusuna sahip çıkamamışım, herkese rezil etmişim onu, erkeklik gururu kalmamış, daha neler neler…. Yere batsın bu namus! Nasıl bir tufansa hepimizi içine alıp bir yana savurdu. Neyin uğruna? Koca bir hiç.

Şimdi çok pişmanım. Hiç olmazsa ben herkesten farklı düşünseydim. Şimdiki aklım olsaydı. O tokatı atacağım yerde, aslanlar gibi kızımın omuzlarına elimi atıp salona doğru yürüseydik. “Ben senin annenin. Her zaman yanında olacağım” diyebilseydim. Kimse onu bir paçavra gibi gelip kapımıza atamazdı. Belki o herkesten önce kararını verip kendi ayaklarıyla ait olduğu yere, yuvasına geri gelirdi. Ben canim kadar sevdiğim kızıma, ne kadar büyük kötülük yapmışım. Yalnızca ona mı? Kendime de… Bekaretmiş, kızlık zarıymış… Herkes bu konuda ne çok hak sahibi. Ben de bu yanlışın içindeydim. Hatamdan dönsem de, bana çok şeye mal oldu. Dediğim gibi ben canım kızımı kaybettim. Benim ciğerim yanıyor. Ama sözüne itibar ettiğimiz o çevre içinden kimse ne yaşadığımızı bilmez. Ancak başkasının özeliyle ilgili ahlak bekçiliği yaparlar. Ahkam keserler. Bütün bunlar oğlumun başına gelseydi, hiçbir şey yaşadığımız gibi olmayacaktı. Kızımın hayatını kirleten namus, oğlumun yalnızca elinin kiri olarak kalır. Ne kadar basit, ne kadar ucuz değil mi? Kızımın beni affetmesini bekleyemem. Peki ben kendimi affedebilecek miyim acaba? Tek umudum kızımı geri kazanabilmek. Yeniden onun güveneceği bir liman olabilmek. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağım. Bu hasret dolu günler son bulursa belki birlikte mücadele ederiz. Bu haksızlıkları gelecekteki evlatlarımız için kaldırırız.

Sevgili kardeşim yarın sabah Kars’a yola çıkıyorum. Dilerim kızım ve benim için yeni bir hayat başlar. Ve dilerim benim yaptığım hatayı bir başka anne daha yapmaz.

Fatma Nur