Kadınlar anlatıyor: Anka Kuşu misali

Robinson Crusoe gibi bir anda 5 çocuk ile 4 göz odalı bir evde yalnız kaldım. İlk başlarda çok korkunç ve dehşet vericiydi. Dünya bilinmeyen bir virüs ile savaşıyor. İnsanlar ölüyor. Herkes evine kilitleniyor. Görsel- yazılı medyada haberler alabildiğine ürkütücü.  

Birdenbire “ben ne yapacağım?” dedim. 

Marketlere korku ile gidiyorum. Un yok, yağ, şeker yok.  

Neler oluyor diye afalladım. Kendimi değil çocuklarımı düşündüm. Onları nasıl besleyeceğim? Ya aç kalırlarsa? Ya, ya, ya?.. 

Beynimde bir sürü soru işaretleri. Geceleri uyuyamaz, gündüzleri konuşamaz oldum. Diğer yandan çocuklar okullarından, arkadaşlarından birden bire koptu. Tabiri caizse, doğal ortamından koparılıp demir parmaklıklara hapsedilen varlıklar misali.  

Evde bir kaos, stres, kargaşa. Onlar tedirgin ben kaygılı. 

Akabinde ardı ardına sorular; Anne okul ne zaman başlıyacak?”,  “anne sınavlarım ne olacak?”, “anne anne anne.. “

 Baktım olacak gibi değil. Ruhen, bedenen yerle bir oluyorum.  

Anka kuşunu anımsadım. Belki bazıları hikayesini bilir. Yanar yanar kül olur ve küllerinden yeniden doğar.  

Aklıma 7 yıl öncesi geldi. Boşanma, 5 çocuk ile yeni bir hayat, düzen kurma. Hiç de kolay olmadı. Defalarca yandım küle döndüm, tekrar dirildim. Açtım kanatlarımı, aldım her bir kanadıma evlatlarımı. 

Önce iyi bir organize yapmam gerekli diye düşündüm. İlk olarak yemeiçme işini halletmem gerekiyordu. Her gün eldivenimi takıp alışveriş arabasını alıp, neredeyse bizim bölgedeki tüm marketlere gidip, erzak ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalıştım. 

Bu telaşın içindeyken kasaya geldim kartı verdim, kart işlem almıyor. Kartta param kalmamış. Normalde hesap kitap işlerimi titizlikle yapmak zorundaydım. Çünkü tek başıma kısıtlı bir bütçe ile küçük bir devlet yönetiyordum. Kasada o mahcubiyet duygusunu da yaşadım.  

Ev ortamına gelirsek; Aman allahım, evi  b…. götürüyor. “Çocuklar evi toplayın” diyorum, “nasıl olsa kimse gelmiyecek cevapları hazır.. Hepsine bir görev verdim. Az da olsa evde oturacak yer buldum.  

Onlara da hak veriyorum, canları sıkılıyor alışkın değiller. Büyükler sıkıntıdan mutfağa girmeye başladı. Her gün yeni bir tarif deniyorlar. Bazen mutfağı dumanlar kaplıyor. Olsun bir şeyler üretmeye çabalamaları bile güzel. Minikler evdeki boş kutulardan oyunlar icat etmeye başladı. Bazen tansiyon yükseliyor bazen durumlar sakin.  

İlk 2 hafta hepimiz çok zorlandık. Sonrasında büyük çocukların öğretmenleri online ders vermeye başladı. Miniklere de okuldan derslerini yolladılar. Onlara elimden geldiğince ev ödevlerinde yardım etmeye çalıştım. Kolay olmadı tabi.  

Bu arada şunu farkettim; hayat koşuşturmacası gözlerimi bağlamışçocuklarımı fark edememişim. Ne kadar büyümüşler.  

Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Bu süreç ne kadar sıkıntılı olursa olsun, çok daha zorlu dönemleri yaşadım. Birlikte yaşayan eşler arabalarıyla çocuklarını doktora götürürken, ben çocuğumu doktora sırtımda taşıyordum. Neler yaşadığıma burada tabi ki girmeyeceğim. Ancak anka kuşu misali küllerinizden defalarca yeniden doğmak zorunda kalırsanız, sonrasında karşınıza çıkan zorluklar çok daha hafif gelebilir. Hatta bu durumdan olumluluklar çıkarmaya çalışırsınız.  

Umarım en kısa zamanda hepimiz için zor olan bu dönemi atlatır normal yaşantımıza devam ederiz.  

Sevgilerimle 

Berlin’den L.

, ,