KADIN İSTERSE ENGEL TANIMAZ!

Foto: Devrim Ercan

Devrim Ercan

Botlarla Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışırken çektiğimiz bir videom var. Yunan polisi bana ve çocuklarıma yardım etti. Karaya çıkmayı başardık. Suriye’den, Türkiye üzerinden Yunanistan’a, oradan da Almanya’ya geçmem tam üç hafta sürdü. Çok zordu…

Almanya’nın Hevin’e, mültecilere kapılarını açmasının üzerinden tam beş yıl geçmiş. Bense Hevin’i 2019’un aralık ayında tanıdım. Çalıştığım kurumda yeni grubumu selamlarken her zamanki gibi çok heyecanlıydım. Saat dokuzu gösterdiğinde tek tek içeri girip önümüzdeki altı ay boyunca oturacakları yerleri seçmeye başlamışlardı kursiyerler. Yine ağırlıklı olarak kadınlardan oluşuyordu grubum. Suriye’den, Fas’tan, Irak’tan, Bangladeş’ten, Bulgaristan’dan tam 15 kursiyer…

Hevin bana en yakın sandalyede oturuyor, gülümsüyorum. Kim ki anlatıcıya yakın oturmaya özen gösterir, bir tık yüksektir motivasyonu. Sıfırdan aldığım bir grup değil, tekrar grubuydu Hevin’in yer aldığı grup. İlk günden: ‘‘Çıkarın kağıtları, yazılı yapacağım!‘‘ dedim Kel Mahmut Hoca misali. Hepsinin gözleri fal taşı gibi açıldı. Neyse, testi yaptık, sonuçlar pek parlak olmasa da Hevin grubun en iyilerindendi. 

Sonrasındaki ödev ise benim çok sevdiğim ‘‘Eğer mümkün olsaydı şu oyuncak olmak isterdim.‘‘ cümlesinin yer aldığı bir resim yapma işiydi. Almancada bu cümle B1 sınavına girecek olanların en son dersinin konusuydu aslında. Hevin top olarak resmetmişti kendisini. 

Dört çocuklu bir anne Hevin. Savaştan ailesiyle kaçıp Almanya’ya gelmeyi başarmış, burada filizlenmek için bir zemin bulabilmişti. Çocuklarının üçü okullu, biri ise henüz kreş çocuğuydu. Her salı elinde pazar arabasıyla gelirdi sınıfa. Salı günleri semt pazarı kurulur kurs binasının yakınında. Mülteciler pazarları, indirimleri iyi takip eder. Öyle bazılarının düşündüğü gibi çok paraları yoktur onların ve yaşıyor olmak onlar için büyük bir nimettir. 

Çok düzenliydi, titizdi Hevin. Verdiğim ödevleri yapar, dersi dikkatlice dinlerdi. Her fırsatta ‘‘Eğer evde sadece yarım saat bugün öğrendiklerimizi tekrar ederseniz, mutlaka başarırsınız.‘‘ derdim. Bu cümlemi hepsi ezbere biliyordu artık, Hevin de biliyordu. 

Teneffüslerde yanıma gelip, geçmişten, Türkiye’den, savaştan, barıştan söz ediyordu. ’’Devrim, bu B1’i alabilir miyim sence? Eşim yapamazsın, diyor. Sence doğru mu!’’ diye soruyordu. 

Tam kadınına sorulmuş bir soru, basıyorum kahkahayı. ’’Heviiin, kadın isterse engel tanımaz. Eşine söyle, ev işlerinde sana yardım etsin.’’

Hevin evde grev yapar, bu sözüm üzerine. Ders çalışır, yemek işini iki çeşide indirir. Eşi, oğlu, herkes bir işin ucundan tutar, tutmak zorunda kalır… Derste de gülerek anlatırdı Hevinim. Evet, o dört çocuklu bir anne, savaştan kaçan bir mülteci. Almanya’da yaşamak istiyor, dil bilmenin öneminin farkında. Çalışmak istiyor, çocuklarının eğitimine yardımcı olmak istiyor. Almanya’da daha iyi bir yaşam için Almanca bilmenin şart olduğunu biliyor. 

Koronaya yakalandım, yatak döşek yatıyorum. Telefonum çalıyor. Telefonun diğer ucunda koordinatörüm. ‘‘Devrim, DTZ sınav sonuçları geldi. Öğrencilere bir mesaj atabilir misin? Haftaya gelip sertifikalarını alsınlar.‘‘ Bende bir heyecan, bir heyecan. Benimkiler başardı mı acaba? 

Birkaç gün sonra WhatsApp grubumuza önce Aydın’dan mesaj geliyor., ‘‘Başardım.‘‘ diyor, seviniyorum. Ama heyecanla ‘‘ya Hevin, ya Hevin?‘‘diyorum içimden, kendi kendime konuşuyorum. Ve beklenen cevap geliyor. Evet, o da B1’i almış. Çığlık çığlığayım, gözlerimden yaşlar boşanıyor… Hevinim başardı. Savaşa atılmış bir tokat, barışa uzatılmış dostça bir el…   Kadın isterse engel tanımaz. Hevinim başardı!!! 

Devrim Ercan

, ,