Federal seçimlerde mevcut politikları sorgulayalım, taleplerimizi yükseltelim! 

Oy verme hakkı olan ya da olmayan bütün kadınları taleplerimize sahip çıkmaya, daha iyi koşullarda yaşamak için mücadele etmeye çağırıyoruz 

Hemen hemen her şehirde çeşitli parti ve grupların vaatlerle dolu afişleri Almanya’nın daha yaşanabilir olması için yapılması gerekenleri sıralıyor ancak seçimlerin hemen ardından herşey unutuluyor. Ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, ırkçılığa, yoksulluğa karşı, insanı ve doğayı ön planda tutan barışı savunan politikaların yanı sıra kentsel gelişim, çevre, konut, sağlık ve eğitim alanlarındaki taleplerimiz güncelliğini koruyor.  Federal İstatistik Dairesi tarafından yapılan bir tahmine göre, 26 Eylül 2021’de yapılacak 20. Federal Meclis seçimlerinde 31,2 milyonu kadın ve 29,2 milyonu erkek olmak üzere yaklaşık 60,4 milyon Alman oy kullanacak.2017 yılında Almanya’da oy kullanma hakkı bulunan Almanların %9,5’i göçmen kökenliydi. Bu yıl için aktüel rakamlar henüz yayınlanmadı.

Her dört kişiden birinin göçmen kökenli olduğu Almanya’da Alman vatandaşlığına sahip olmayan kişiler oy hakkına sahip değil. Yaşadığı ülkede en demokratik haktan mahrum kalarak seçme ve seçilme hakkını kullanamayacak, söz sahibi olamayacak. Bu nedenle öncelikli olarak yaşam merkezi Almanya olan herkese koşulsuz vatandaşlık hakkı tanınması ve vatandaşlığa geçiş önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyoruz. Vatandaşlığa geçişte getirilen kıstasların bir çoğu örneğin geçimini sosyal yardım veya işsizlik yardımı olmaksızın temin edebilmek çalışmasına karşın yoksul olan, düşük ücretli işlerde çalışan göçmen ve sığınmacı kadınların bu ülkede eşit haklardan yararlanmasının önünde engel oluşturmaktadır.

Bu nedenle vatandaşlığa geçişin kolaylaştırılmasını ve seçme ve seçilme hakkı talep ediyoruz.

Korona pandemisinin etkileri, sağlık, eğitim, bakım alanındaki sorunların ne denli derin olduğunu, özelleştirmelerin, hastanelerin kapatılmasının bir an önce durdurulmasının silahlanma yerine sağlık, eğitim, konut vb sosyal alanlara ayrılan bütçelerin artırılmasının önemini gösterdi. Pandemi aynı zamanda bir çok alanda yapısal eşitsizlikleri de ortaya çıkardı.

Pandemi döneminde hükümet işverenleri ve zenginleri gözeten politikalarla bu süreçten servetlerini büyüterek çıkmalarına zemin yaratırken, emeği ile geçinenlere ödenen minnacık katkıları çok gördü. Krizlerin faturasının bize kesilmesinden bıktık, faturayı servetlerine servet katan zenginler ödesin.

Almanya’da yaşanan bir çok gelişme ırkçılık ve ayrımcılığa karşı mücadelenin hem federal hem de eyaletler bazında kararlı bir şekilde sürdürülmesinin ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Biz kurumsal ırkçılıkla daha kararlı mücadele edilmesini istiyor, Neo Nazilere parlamentoda yer yok diyoruz! Tüm faşist örgütler yasaklanmalı ırkçı-faşist propaganda cezalandırılmalı ve yasaklanmalıdır! Irkçı, faşist, ayrımcı uygulamaları körükleyen polis ve gösteri yasaları iptal edilmelidir!

Gündelik yaşamdan, medyaya, reklam panolarına, eğitimden kültürel yaşama, kamu kurumlarına dek kamusal alanın bütün alanlarında cinsiyetçilik, ayrımcılık ve ırkçılığa hayır!

Toplumsal yaşama eşit katılım

Alman Anayasası eşitlik ilkesini kesin olarak düzenler hatta eşitliğin sağlanması için devlete görevler biçer. Ancak ne var ki yaşamın bir çok alanında eşitlikten söz etmemiz olanaklı değil. Toplumsal yaşama katılımda, ücret politikalarında, haklarımız konusunda eşitsizlikler karşımıza çıkmaya devam eder. Bu nedenle  işçi ve emekçiler, kadınlar, göçmenler, sığınmacılar, engelliler, evsizler, LGBTİQ + bireyler yani toplum içerisinde eşitsizliklerden pay alanlar, ayrımcılığa uğrayanlar olarak Anayasa’da belirlenen eşitlik ilkesiniz tavizsiz herkes için geçerli olmasını istiyoruz.

Ayrıca siyasette, fazla kadının görev alması için Brandenburg modelinin uygulamaya geçirilmesini kamu ve özel sektörde kadınlara şans eşitliği sağlanmasını talep ediyoruz.

 Kamusal alan / kentsel gelişim

Kentsel gelişim, farklı yaş ve kökenlerden herkesin ihtiyaçlarını planlayan, dikkate alan politikalarla mümkündür. Modern bir şehrin ve ülkenin olmazsa olmazı şehir planlamasının kadınlar, LGBTİQ+, yaşlılar, engelliler, evsizler, çocuklar, gençler, göçmenlerin ihtiyaçlarını da dikkate alarak eşit ve katılımcı bir politikanın hayata geçirilmesi ve, değişim ve gelişim süreçlerine dahil edilmesidir. Biz kentsel gelişim süreçlerine dahil olmak ve ihtiyaçlarımızın gözetildiği planlarla yaşamak istiyoruz. Ulaşımdan, sosyal kültürel etkinliklere, konuttan eğitime kamusal alanın bütün örüntülerinde ve kentsel gelişimin bütün safhalarında ihtiyaçlarımız ve taleplerimiz dikkate alınmalıdır. Daha fazla aydınlatma ile sokaklarda endişe duymadan yürümek,, bariyersiz ulaşım ile çocuk arabalarımızla, tekerlekli sandalyelerimizle istediğimiz yere gidebilmek, yeşil alanlar, ücretsiz spor ve kültürel aktiviteler, kentsel düzenlemeler ve mekanlarla yaşama dahil olmak istiyoruz.

Almanya’nın bütününde konut problemi devam ediyor. Sosyal konutların sayısı yıllardır azalıyor. Ceşitli verilere göre Almanya‘da 300 bin sosyal konut eksik. Konut tekelleri, kiralara durmadan zam yapıyor. kiraların dondurulması talebi ise görmezden geliniyor.

Biz, daha fazla sosyal konut, kadınlar, öğrenciler, yaşlılar, evsizler  ve sığınmacılar için ödenebilir konut istiyoruz.  Kiracıların haklarının korunması, çevre dostu, yenilenebilir enerji kaynakları ile enerji maliyetlerinin düşürülmesini istiyoruz.

Eğitimde şans eşitliği

Yeni eğitim dönemi bir kez daha sorunlarla başladı. Pandemi sınıfsal farklılıklar nedeniyle öğrencilerin eğitim olanaklarına eşit şekillerde ulaşamadıklarını somut olarak bir kez daha gösterdi. Tam gün okul, ders araç ve gereçlerinin ücretsiz olması, okulların teknolojik olarak donatılması, öğretmen açığı, kalabalık sınıflar hali hazırda sorun olmaya devam ediyor. Anaokulu ve kreş olanaklarıyla ilgili sorunlar da çözüm bekliyor. Çocuk bakımının ücretsiz olmasını, çocukların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını, eğitimde şans eşitliği sağlanmasını talep ediyoruz. Pandemi döneminde yaşanan kaosun hem eğitimcileri, velileri, hem de öğrencileri ne denli yıprattığını görüyoruz. GEW sendikasının taleplerini destekliyor ve bu kaosun bir an önce son bulmasını istiyoruz.

Ayrıca göçmen ve sığınmacı çocukların çeşitli nedenlerle var olan dil ve temel derslerde ki eksikliklerinin kapatılması için olanak yaratılmasını, kız çocuklarının özellikle MİNT branşlarında desteklenmesini, çocuk ve gençlere serbest zaman aktivitelerinin ücretsiz sağlanmasını istiyoruz.

Herkes için iş ve iyi ücret

Esnekleştirme, daha az işçiyle daha çok iş ama daha az ücret,  çalışma koşullarının ağırlaşması, güvencesiz ve düşük ücretli işler çalışma yaşamında karşılaştığımız sorunların sadece bir bölümü.

Ücretler geçinmeye yetecek kadar olmalıdır: genel geçim masrafları, barınma, giyim ve sosyal ve kültürel katılım için. Asgari ücret  yükseltilmeli çalışmamıza karşın yoksul olmamalıyız.

Kadınların, engellilerin, taleplerini dikkate alan iş ve yaşam arasında dengeyi olumlu olarak destekleyen çalışma koşulları talep ediyoruz. Pandemi döneminde, eğitim, sağlık, temizlik, sosyal alanlarda kamusal yaşamı güvenceye alan işlerde ağırlıklı kadınların yer aldığını, düşük ücretlerle ve kötü şartlarda çalıştığını bir kez daha deneyimledik. Bu nedenle herkes için daha iyi çalışma koşulları ve geçinebileceğimiz ücret, herkese iş, işten atmaların yasaklanması, haftalık çalışma sürelerinin tam ücret ve personel karşılığı 30 saate düşürülmesi,  işsiz kadınlar için daha fazla destek, vasıflandırma olanakları talep ediyoruz.

Biz, çalışma yaşamında ki eşitsizliklerin ve ayrımcılığın giderilmesi, eşit işe eşit ücret, daha iyi çalışma koşulları, daha iyi ücret, eğitim ve meslek eğitim olanakları istiyoruz. Ücret açığının bir an önce kapatılmasını istiyoruz. Zira bu eşitsizlik, salt çalıştığımız dönemde değil, emekliliğimizde de karşımıza çıkıyor. Ortalama olaram Almanya‘da emekli bir kadın erkek bir emekliye göre yüzde 49 daha az kazanç elde ediyor. Eşit işe eşit ücret istiyor, kazanılan ilk Euro’dan itibaren sigorta ödenmesini talep ediyoruz. .

Şiddete karşı mücadele

Kadına yönelik şiddet, ülke çapında sorun olmaya devam ediyor. Yasal koruyucu önlemler pratikte ne yazıkki karşılık bulmuyor. Şiddete uğrayan kadınların çocuklarıyla birlikte korunması, yardım ve önerilere ulaşabilmeleri, yaşamlarını yeniden kurabilmeleri açısından gerekli destekleri alabilmeleri konularında ciddi problemler var. Kadın sığınma evleri yetersiz. Engelli kadınlar, göçmenler ve sığınmacılar için zaten kısıtlı olan olanaklara erişimde sıkıntılar devam ediyor.  Sığınma evlerinin kapasiteleri ve bütçeleri derhal artırılmalıdır.

Federal Hükümetten, İstanbul Sözleşmesi veya BM Kadın Hakları Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası kadın hakları sözleşmelerinin tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamak çekinceleri kaldırmak ve bu anlaşmaların herkes için geçerli olması için çalışmasını istiyoruz. ILO 190 Sözleşmesi’nin imzalanmasını, İstanbul Sözleşmesi’nin  istinasız uygulanmasını, şiddete uğrayan kadınlara koruma, yardım ve olanaklar sağlanmasını istiyoruz. Göçmen ve sığınmacı kadınlar için de sözleşmenin oturum hakkına bakılmaksızın geçerli olmasını, eşten bağımsız oturum hakkı  istiyoruz.

Sağlık politikaları

Sağlık hizmetlerine erişim, erken teşhis ve tanı sağlık alanında yapılan özelleştirmeler, sağlık hizmetlerinin paralı olması gibi nedenlerle eşitsiz bir gelişim izliyor. Hastanelerin kapatılması, kazanç sağlayan işletmeler olarak yapılandırılması sorunlarımızı artıyor. Pandemi döneminde yaşadıklarımız sağlık hizmetlerinin bir bütün olarak kar amacı gütmeden yeniden ele alınmasını, sağlık, bakım alanında hem olanakların hem personel kapasitelerinin artırılmasının, çalışma koşullarının iyileştirilmesinin ne denli elzem olduğunu bir kere daha gösterdi .

Sağlığa daha fazla bütçe ayrılmasını, erken teşhis ve tanı hizmetlerinin ve doğum kontrol yöntemlerinin ücretsiz olmasını da istiyoruz. Kadınların bedenleriyle ilgili karar verebilmeleri hakkını kullanabileceği yasal düzenlemeler, genel olarak kürtaj ilgili 218 ve 219 paragraflarının kaldırılmasını, kadınların kürtaj yaptırabilmelerinin koşullarının sağlanmasını istiyoruz.

Silahlanmaya ve savaş hazırlıklarına hayır! Silah satışları yasaklansın!

Almanya’nın savunsa bütçesine ayırdığı milyarlar her bütçe döneminde artarken hükümet 2017 yılından bu yana 22,5 milyar euroluk savunma sanayi ihracatını onayladı. Hükümet ihracat raporlarına göre Başbakan Angela Merkel’in 2005 yılından bu yana başbakanlığı döneminde ise toplam 85 milyar euroluk silah ihracatı onayı verildi. Almanya bir yandan NATO’nun silahlanma bütçelerini artırma kararını uygularken diğer yandan Afganistan’da yaşananlara da vurgu yaparak Avrupa Ordusu oluşturma fikrini pekiştiriyor.

Barışçıl dış politikanın yanı sına silah ihracatının yasaklanmasını, savunma yerine en temel gereksinimlere bütçe ayrılmasını, savaşların ve çatışmaların olduğu yerlerden kaçmak zorunda kalan insanlara sığınma ve insanca yaşam olanaklarının sağlanmasını talep ediyoruz.

Doğa

Doğanın kar hırsıyla acımasızca tahrip edilmesinin, küresel ısınmanın bedellerini felaketlerle ödüyoruz. Önlemler alınmadığı takdirde daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Almanya’da ve bütün dünyada sera gazı salınımı hızlı ve etkili bir şekilde azaltılmak isteniyorsa, enerji üretiminde radikal değişiklikler yapılmak zorundadır.  Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına bir an önce geçilmeli, CO2 salınımının azaltılması için önlemler alınmalı, , toplu taşımanın yaygınlaştırılacak ücretsiz olmalı çevre dostu sosyal konutlar inşa edilmeli, ormanların yok edilmesine son verilmelidir.

Diğer

İnsanı ve doğayı merkezine alan politikalar lüks değil, taleplerimizin yaşama geçirilmesi olanaksız da değil. Biz, oy verme hakkı olan ya da olmayan bütün kadınları taleplerimize sahip çıkmaya, daha iyi koşullarda yaşamak için mücadele etmeye çağırıyoruz. 

Projektsecimtr_Layout 1

,