COVID- 19 Salgınının Kadınlar Üzerindeki Etkisi

 

Nursena Kırtan Ögül

COVID- 19 Salgınının Kadınlar Üzerindeki Etkisi

 

Dünya Sağlık örgütü raporuna göre, dünyada her üç kadından biri fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kriz zamanlarında, doğal afetler ve savaş durumları gibi dönemlerde cinsiyete dayalı şiddet de artıyor. Öyle ki son zamanlarda kimsenin beklemediği ve tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs pandemi örneği de bu durumu tekrar kanıtlar nitelikte istatistikler sunuyor. Son zamanlarda yapılan istatistikler şunu gösteriyor ki, polise bildirilen kadına yönelik ev içi şiddet Şubat ayında bir önceki yıla göre tam üç kat arttı (Niethammer, 2020).

Koronavirüs krizine yanıt olarak “evde kal” uyarıları Brezilya, Kıbrıs, İtalya, İspanya gibi birçok ülkede ev içi şiddet olaylarında çarpıcı artışlara yol açarken; Avusturalya’da bu süreçte, son beş yıl göz önüne alındığında, “aile içi şiddet yardımı” için %75 artışla bu zamana kadarki en yüksek aramayı kaydedildi (Niethammer, 2020).

Ekonomik etkisi göz önünde bulundurulursa, küresel olarak, kadınların genellikle finansal şoklar sırasında ilk kaybedilen savunmasız işlerde çalışma olasılığı daha yüksektir. (Beech, 2020). Yani bu demek oluyor ki ekonomik bir kriz anında iş hayatından ve kariyer planlarından vazgeçmekte olan kadınların sayısı maalesef erkeklere oranla daha fazla. Ayrıca Covid- 19 krizinin zaten var olan finansal kadın-erkek eşitsizliğini daha da şiddetlendireceği öngörülüyor. Genellikle çocukların ve ev işlerinin sorumluluğunu üstlendiği için yarı zamanlı çalışan kadınların, bu kriz sonrası daha da belirginleşeceği öngörülen ekonomik kriz esnasında işlerini kaybetme olasılığı, genellikle tam zamanlı çalışan erkeklere oranla daha çok olacağı düşünülüyor. Ayrıca ekonomik kayıplar nedeniyle ortaya çıkan gerginlikler aile içi şiddet oranını da arttırabilir.

UNFPA (United Nations Population Fund) dünyadaki ulusların “evde kal” önlemleri uyguladıkları bu dönemde, kadınların omuzlarındaki yükün daha da artacağı ihtimaline karşılık uyarılarda bulunuyor.

Son zamanlarda sadece bir sağlık krizi yaşamıyoruz; aynı zamanda, ekonomik bir krize de tanık oluyoruz. Normal hayatımızı üç ay veya daha fazla bir süre için erteliyoruz. Bu süreç sonrası iş kayıpları olacağı ise aşikâr. Aynı zamanda, okulların kapanması ve “evde kal” önlemleri, ev izolasyonu, çocuk bakımının ücretli olandan (kreşler, okullar bakıcılar gibi) ücretsiz olana kaymasına sebep oluyor. Bu da evde kalan kadınların iş yükünün daha da artmasına sebep oluyor. Evde hem çocukların eğitim süreçleriyle bire bir ilgilenmek zorunda kalan kadınlar hem de ev işleriyle ve belki de “home office“ nedeniyle kendi işleriyle başa çıkmak zorunda kalıyorlar.

Daha da fazlası, korona virüs krizi birlikte çalışan çiftler arasındaki anlaşmaların da bozulmasına yol açabiliyor. Eskiden “ikimiz de çalışabiliriz çünkü çocuğumuza bakabilecek birileri var” diyebilirken, şimdi bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar. Genellikle bu secim erkeklerin kendi işlerine odaklanmasıyla, kadınların ise tavizler vererek ev işleri ve çocuk bakımını üstlenmesiyle sonuçlanıyor. Tabii ki bunun en büyük nedenlerinden biri de toplumların sahip olduğu toplumsal cinsiyet rolleri denilebilir. Bu rollere göre, bir annenin öncelikli rolü-görevi çocuklarının büyüme süreçlerine mümkün olduğunca katkı sunmasıyken, babanın rolü ekmek kazanmaktır (Breadwinner model).

2014’te üç Afrika ülkesindeki Ebola krizi, 2015-16’da Zika ve son zamanlarda SARS, domuz gribi, kuş gribi gibi salgınların sonrasında kadın-erkek eşitliği bağlamında çok büyük ve uzun soluklu etkilerin ortaya çıktığı bazı akademisyenler tarafından vurgulanmıştır (Lewis, 2020).

Sağlık politikaları araştırmacısı Simon Fraser’a göre, “Ebola salgını herkesin gelirini etkiledi; fakat erkeklerin kazançları, salgın öncesindeki haline kadınlardan daha hızlı dönebildi.“

Ayrıca bu salgın dönemlerinde, çocukluk aşılarında ihmaller ortaya çıktığı ve ilerleyen zamanlarda bunun negatif sonuçlarından yine annelerin etkilendiği London School of Economics, küresel sağlık politikası profesörü Clare Wenham tarafından vurgulanmıştır.

Çünkü daha sonra bu çocuklar önlenebilir hastalıklara yakalandıklarında, anneleri işten zaman ayırmak zorunda kalıyordu.

Bireysel düzeyde, önümüzdeki birkaç ay içinde çiftlerin alacağı kararlar ciddi ekonomik bir anlam kazanacak. Pandemi hastaları neye ihtiyaç duyar? İlgiye. Peki kendini izole eden yaşlı insanlar neye ihtiyaç duyar? İlgiye. Okullarına gidemeyip evde kalan çocuklar neye ihtiyaç duyar? Tabii ki ilgiye. Tüm bunlar, yani ücretsiz bakım emeği, sistemin mevcut yapısı nedeniyle kadınların omuzlarına daha fazla düşecektir. “Bu, sadece bakım rolleri üstlenen kadınların sosyal normları ile ilgili değil; aynı zamanda pratikliklerle de ilgili,” diye ekliyor Wenham. “Kim daha az ücret alıyor? Kimin esnekliği var?”

İngiliz hükümetinin rakamlarına göre, çalışan kadınların yüzde 40’ı yarı zamanlı çalışıyor, erkeklerin ise sadece yüzde 13’ü (House of Commons Library, 2020).

Tabii çocuklarına tek başına bakmak zorunda kalan bekar ebeveynlerin bu kriz dönemlerinde yaşadıklarından ve ağır sorumluluklarından da bahsetmek gerekir. Çünkü bekar ebeveynler göz önünde bulundurulduğunda, çocukların genellikle anneleri ile kalması istenirken, bu durumda çalışan kadınların evde hem profesyonel işlerine hem çocukların eğitimine hem de ev işlerine yetişmesi gerekmektedir. Kuşkusuz ki psikolojik olarak da maddi olarak da karşılaşacakları sıkıntıları tahmin etmek zor olmayacaktır.

UNFPA dokumanı, böyle salgınların kadın ve erkekleri farklı şekilde etkilediklerini ortaya koyuyor. Şöyle ki, dünyada, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yaklaşık yüzde 70’i kadınlardan oluşuyor. Bu durum onları bir salgın hastalıkta hemşirelik, ebelik ve toplum sağlığı çalışanları rolleri ile ön saflara yerleştiriyor.

Kriz zamanlarında cinsel sağlık ve üreme sağlığı sistemleri genellikle göz ardı edilirken, bu süreçlerde kadınların anne sağlığı hizmetlerine ihtiyacı devam eder. Özellikle hamile olan ve düzenli kontrol ihtiyacı olan kadınlar açısından bu kriz ortamları daha da risklidir.

Özetleyecek olursa, korona virüs krizi, kadınların zaten zor olan hayatını daha da zorlaştırıyor. Bunu beş ana konu olarak inceleyecek olursak;

  1. Okulların kapatılması ile milyonlarca çocuk evlerinden eğitim hayatlarına devam ediyor. Bu süreç en çok anneleri etkiliyor. Birçok Doğu Asya ülkesinde anneler evde orantısız bir yük taşıdıklarını ifade ediyor. Erkeklerin kazançları genellikle daha fazla olduğu için, erkekler işleriyle meşgul olurken, kadınlara yine ev işleri yaşlı ve çocuk bakımı görevleri kalıyor. Yani yine kendinden taviz vermek zorunda kalan taraf kadınlar oluyor.
  2. Ev içi şiddet oranları artıyor. Pekin merkezli kâr amacı gütmeyen kadın hakları örgütü Weiping’in direktörü Feng Yuan, karantina öncesine oranla mağdurlardan üç kat daha fazla şikâyet alındığını bildirdi.
  3. Sahadaki bakım çalışanlarının büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşuyor ve bu onları böyle bir salgına karşı daha riskli bir konuma koyuyor.
  4. Göçmen ev işçilerinin durumları da kritik. Çoğu Filipinler ve Endonezya’dan gelen kadın ev işçileri yüz maskeleri ve el dezenfektanları gibi koruyucu maddeler bulamama konusunda da giderek daha fazla endişe duyuyorlar. Yaşamlarını devam ettirebilmek için bu riskli ortamda bile çalışmak zorunda olan kadınların kendilerini biraz olsun koruyacaklarına inandıkları maddeler bulma konusunda ciddi sıkıntıları var. İzin almaktan korkuyorlar, çünkü iş garantileri yok.
  5. Son olarak uzun vadede bu yaşanılanların ekonomik etkileri herkes için ağır olacak diye öngörülse de kadınlar için daha ağır olabileceği konusunda endişeler çok fazla. Seyahat, konaklama, üretim ve tüketim hayatımızın her alanına etki eden bu pandemik kriz, şüphesiz ki herkesi uzun vadede olumsuz yönde etkileyecektir. Ancak kadınlar daha düşük gelirli sektörlerde çalıştırılmaya yönlendirildiklerinden veya daha düşük maaşlarla çalıştırıldıklarından, tüketimin yavaşlamasından daha ağır şekilde etkileneceklerdir. Çin’de çoğu göçmen kadınların iş sözleşmesi olmadığı için, korona virüs krizi, onların çalışmazlarsa bir gelir elde edemeyecekleri anlamına geliyor ve bu onları zor duruma sokuyor. Riskli olduğunu bile bile çalışmak zorunda kalan kadınların çalışma sebebi, herhangi bir iş garantisi olmamasından.

Yukarıda da bahsedildiği üzere, kimin işten çıkarılması daha kolay olur? veya kim daha esnek çalışıyordur? Bu soruların cevapları işten ilk çıkarılması gerekenlerin yine kadınlar olması sonucuna götürüyor maalesef işverenleri.

İş arama sürecinde erkeklere oranla çok daha fazla engelle karşı karşıya kalan kadınlar, şimdilerde hem sahip oldukları işlerini kaybetme endişesi yaşıyor hem de artan sorumluluklarıyla başa çıkmaya çalışıyor.

Referanslar

Acik Radyo. (24. March 2020). Von Koronavirüs krizi: Kadınların hayatını zorlaştıran beş ana konu: https://acikradyo.com.tr/editorden/koronavirus-krizi-kadinlarin-hayatini-zorlastiran-bes-ana-konu abgerufen

Beech, P. (2. April 2020). The COVID-19 pandemic could have huge knock-on effects on women’s health, says the UN. Von World Economic Forum: https://www.weforum.org/agenda/2020/04/covid-19-coronavirus-pandemic-hit-women-harder-than-men/ abgerufen

Lewis, H. (19. March 2020). The Coronavirus Is a Disaster for Feminism, Pandemics affect men and women differently. Von The Atlantic: https://www.theatlantic.com/international/archive/2020/03/feminism-womens-rights-coronavirus-covid19/608302/ abgerufen

Niethammer, C. (4. April 2020). Women, Peace And Security – Challenges And Opportunities In Light Of The Corona Pandemic. Von Forbes: https://www.forbes.com/sites/carmenniethammer/2020/04/04/women-peace-and-securitychallenges-and-opportunities-in-light-of-the-corona-pandemic/#5f0e462ebdb5 abgerufen

UNFPA. (19. March 2020). As pandemic rages, women and girls face intensified risks. Von UNFPA: https://www.unfpa.org/news/pandemic-rages-women-and-girls-face-intensified-risks abgerufen

(2020). Women and the Economy. London: House of Commons Library.

, , ,