Koronavirüsü yenen güçlü bir kadın…  

Koronavirüsü yenen güçlü bir kadın…  

Zafer Manisa Simet korona günlerini anlatıyor! 

“Siz evreni atomlardan ve elektronlardan oluşmuştur diye öğrendiniz ve öyle sanıyorsunuz..! Oysa ki evren öykülerden oluşmuştur..! “ 

-Muriel Rukeyser-  

(*) 15 Aralık 1913 ile 12 Şubat 1980 tarihleri arasında yaşamış bir yazar, çevirmen, politik aktivist olan ve eşitlik, kadın hakları, feminizm için mücadele veren bu özel kadının, benim için çok değerli yukardaki cümlesi ile başlamak istedim bugün benim kendi öykülerimden birine. 

Daha çok yeni yaşadığım ve aslında hâlâ da yaşamakta olduğum bu taze öyküye, yaşantıya, hatta deneyime dönüşen 39 günüme özellikle bu cümle ile başladım…  

Buyrun öyleyse öyküme hoş geldiniz!!! 

DİKKAT !!! HER AN KORONA ÇIKABİLİR KARŞINIZA… 

Benim de çıktı zaten..! Hem de ne çıkış..!  

Ama sanırım buna pişman oldu bile çoktan..! 

Sizlere bu öyküyü anlatırken, tuttuğum Korona Günlükleri’nden alıntılar yapacağım: 

Bu yazıyı Facebook’daki Göçmen Anneler Grubu’nda 1 Nisan günü paylaşmıştım. 

Merhabalar Sevgili Göçmen Anneler..!  

Ben Zafer Manisa Simet.  

56 yaşında bir psikolojik danışmanım. 

Aslen Sakarya Pamukova’dan olup, 1996 yılından beri Köln’de, 1999’un son ayından beri de Köln’deki türk konsolosluğunun yer aldığı Hürth semtinde yaşamaktayım… 

Evliyim, 21 yaşında bir oğlum var. 

Bu ülkeye geldikten sonra geçen süre içersinde, eşimin işi nedeniyle yaklaşık 3 yıl Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’da ve yine yaklaşık 3 yıl da Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de yaşadık…  2012’den bu yana, yaşadığım bu semtte yer alan Kinderschutzbund isimli kurumda, aile ve çocuktan sorumlu kültürlerarası psikolojik  danışman olarak haftanın üç günü görev yapmaktayım…  Ayrıca yıllarca, kültürlerarası anne-çocuk gruplarında ve göçmen kadınlar gruplarında, kendi yazdığım projelerde ve iki dilde yaptığımız edebiyat ve müzik sunumlarında görev aldım… Çeşitli radyo ve televizyon programlarında bir kaç yıl konuşmalar yaptım… Oğlumu büyüttüğüm yıllarda gönüllü pek çok çalışmada yer aldım, halen de yapabildiğim kadarıyla destek oluyorum…  Ama Korona 19 Virüsü nedeniyle, sizin de bildiğiniz ve anbean tanıklık ettiğiniz gibi, artık yaşam tüm dünyada başka bir boyutta seyretmeye başladı… 

 Ve bu maalesef benim için de böyle oldu..! 

6 Mart’dan bu yana, nasıl tanıştığımızı elbette bilemeyeceğim, ama yolculuklarım sırasında havalimanı ya da uçakta olduğunu tahmin ettiğim bir şekilde bu virüsle yaşıyorum… Tam 26 gündür yaşamım altüst oldu..! İnanılmaz yıpratan, acı veren, tüm bedensel gücümü benden çalan, beni çok ağır bir varoluş sınavına tâbi tutan zamanlar geçirdim… 

Dört elle sarıldığım ve  tutkulu bir bağım olan bu yaşama, onun yüzünden ” Veda ediyorum ” sandığım anlar bile oldu…😪😪 

Ama hepsi olmasa da pek çoğu ardımda kaldı. 

11 günlük hastane dönemim bitti..! Bana huzur, güç, güven ve devam etmek için cesaret veren kendi yuvamda, bize ait dört duvarın içindeyim çok şükür…  🙏💜 

Hem eşim hem de oğlum tıpkı benim gibi ve benden ötürü ” Ev Karantinasında ” idik hep beraber… 

Onların süresi bitti, artık özgürler…Sadece gerekirse sokağa çıkabilir ve ihtiyacımız olan şeyleri satın almaya gidebilirler… Ama ben 4 Nisan 2020 tarihine dek hiç bir şekilde dışarı çıkamam. Evde de gayet dikkatli  yaşıyoruz. 

Olması gerekenleri, sorumlu ve gönüllü bir şekilde yerine getiriyoruz… 

 Sizlerle de paylaşmak istediğim bu video, alman Deutsche Welle kanalı için yapıldı ve haberlerde de yer aldı.  

( Not: Üstte bahsi geçen videoyu ve diğerlerini bu dergi yazımda paylaşamıyorum maalesef..! ) 

Amaçları şu gergin, kaygılı, endişe ve korku dolu günlerde, artık iyileşme yolundaki bir Korona Gazisi’nin 🤩😂 yaşadıkları ile, bakın bu da var, umut ve iyileşme her zaman aslında sizin de elinizde diyebilmekti… 

Ben tüm hayatım boyunca coşkusu, neşesi, mizahı bol yıllar yaşadım, dahası bu benim yaşam biçimim oldu…Olmak zorundaydı aslında..!🙂 Çünkü çocukluğundan itibaren ve işte bugünlere dek kronik hastalıkları, hastalıklarla çok zor ve sıra dışı deneyimleri olan biri olarak; ya kızgın, kırgın, öfkeli, depresif, mutsuz, alayına isyankar ve çekilmez biri olacaktım 🙄 ya da her koşulda bu inanılmaz  hayatın muhteşem akışına kendini bırakan, tutkuyla yaşayan, eksilere değil de artılara odaklanan biri olacaktım…🤗 

Ben ikinciyi seçtim, inanın ödüllere doyamıyorum..! 🤩😍😂😎 

Şaka değil, çabamdan ötürü hayat da beni ödüllendiriyor, başkalarının anlamakta güçlük çektiği küçük ama çok tatlı mucizeler oluyor…💜 

Sadece ama sadece, farkındalık, tanıklık, öğrenme tutkusu, yaşama coşkusu ve sevinci; şaşırmaya hazır olma, özsevgi ve şefkat gerekiyor bu ödülleri toplamak için..! 

Ama en çok da cesaret…🥰 

 İnanın, yazdıklarım gerçek. Bizzat yaşadım ve de yaşıyorum… 

 Nasıl ödüller mi bunlar..? 

Duygusu, coşkusu, yoğunluğu, güzel dostları, sürprizleri, sıra dışı yaşantıları ve en önemlisi de sevgisi çok bol bir ödüller zinciri…🙏💜 

Hasta olduğum duyulduğundan itibaren, önce hastanede sonra da evimde, Türkiye’deki ailem, yakınlarım, dostlarım, öğretmen ve hocalarım, eski yıllarda danışmanları olduğum sayısız öğrencim; dünyanın pek çok ülkesindeki güzel dostlarım ve  buradaki kendi yuvam, eşim ve oğlum, yaşadığım ülkedeki onlarca, yüzlerce harika insan, danışanlarım, komşularım, dost ve arkadaşlarım tarafından ışıklı, şefkatli, sımsıcak bir sevgi kapsülüne konuldum…♥️ 

Sarıp sarmaladılar beni…Korkma, bizim sana olan yoğun sevgimiz, dualarımız, yolladığımız ortak enerjiler, senin azminle birleşince hiç bir şey olmaz dediler…🙏💜🥰 

 Evimizin önüne çiçekler, yemekler, evden çıkmamız yasak olduğu için ihtiyacımız olanlar…  

” Biz istemesek dahi ” işte bu özel ve güzel insanlar tarafından bırakıldı…💜🙏 

 Binlerce, inanın Facebook, Messenger ve WhatsApp ‘e binlerce mesaj yollandı… 

Halen de geliyor…💟🙏 

Öyle bir destek ki bu, hani ben bıraksaydım bile kendimi, bu çok özel sevgi kuşatmasında yine onlar izin vermez, hoooppp diye yakalar tutarlardı beni..!!! 🙏💜 

Asla düşemez, hiç bir yere gidemezdim yani..! 

Ben de ne düşmeye ne de gitmeye yeltendim zaten…Ve sonunda tam bir Korona-Savar Canavar oldum çıktım..! 🤩💜 

Buradayım, ayaktayım, hayatın tam içinde, onunla uyumlu ve coşkulu bir şekilde dansa devam ediyorum…🤩😍🤩 

Söz verdim birtanecik yunan dostlarıma, kardeşlerime : Bu yılki doğum günümü Kavala’da, onların bana yapacakları sürprizlere hazır bir şekilde kutlayacağım.  57. Yaşım ve Hayat Hoş Geldiniz, diyeceğim..!

Ama önce iyi dinlenmem ve doğru beslenmem; beni hâlâ çok yoran öksürükten ve ciğerlerimi iltihapla dolduran zatürreden kurtulmam, aşırı yükseldiği için beni fazlasıyla hırpalayan yüksek tansiyonumu düzene sokmam ve  moralimi hep yüksek tutmam gerekiyor…✌♥️ 

Bunları yapabilirim, biliyorum… 👍💟 

Yeter ki seçimlerimiz ve kararlarımız doğru olsun..! 

Ve bu arada bi de Süper Kahraman ilan edildim.🤩💜🤩💟 

Yani Korona da kim ki..? Bi uçarım, bi üflerim yok olur gider..! 😂🤩 

Şaka bir yana, ben her şeye rağmen şanslıydım bu zor zamanlardan daha az hasarla çıktım. 

 Ama yaşamını kaybedenler de çok var ve ben onlar için gerçekten çok üzgünüm… 

Ve hâlâ hastalıkla, bu virüsle yoğun bir savaşta olanlar var…Hepsine geçmiş olsun der, bir an önce iyileşip normal yaşamlarına dönmelerini yürekten dilerim…🙏🙏🙏🕊 

 Hepinize  sevgiler ve selamlar sevgili Göçmen Anneler… 

Her birinize sağlık ve Korona’sız bir yaşam diliyorum…Ya da sizleri de bulursa hemencecik iyi olmanızı diliyorum. 

Haydi, hoşça kalın…🙏💜🕊 

01 Nisan 2020 / Hürth 

Evet, eğer bugün 39. Günde bunları yazabiliyorsam; son iki haftadır Korona’dan tamamen arınmış olduğumu ve vücudumu terk ettiğini biliyorsam; ben bunu kesinlikle kendi beden, ruh, zihin beraberliğimdeki denge ve uyumumun en üst noktada oluşuna; ve ELBETTE şahane bir psiko-sosyal çevremin varlığına borçluyum..!  

İnsanlar var bankalarda para hesapları kabarık, insanlar var gönül bankasındaki güzel ve özel insan hesapları çok kabarık…Tıpkı benim birikimim gibi…🙏♥️ 

Sizlere, beni çok yoran, üzen, kızdıran, öfke ve hayal kırıklığı yaşatan; umarım bir daha asla ve asla kapısından bile girmeyeceğim Hürth / Sana Hastanesi ile yaşadıklarımdan da bahsetmek isterim biraz:  

6 ile 11 Mart arasında evde, önce kronik solunum yolları enfeksiyonu, bronşiyal astım ve grip oldum yine diye düşünüp, sabırla iyi olmayı bekledim… 

 Bir buzdağı içinde donmak ile en yüksek ısılı bir fırında yanmak arasında, iki ayrı kutup özelliklerini hem de en uç noktada inanılmaz bir ızdırap ile yaşadım…Dayandım..! 

 Ama evde sayısız kez düşüp baygınlık geçirince; vücudum adeta ruhu, gücü kocaman bir şırıngayla çekilmiş kupkuru kağıda dönüşünce… yok yok, bir tuhaflık var bu işte, hatta Korona oldum ben galiba diye düşündüm, içimdeki o baskın ve Doğrucu Davut’un sesine kulak verip de..! 

 11’nin gecesi çok uzun süren bir baygınlık sonrasında ambulans geldi, evde EKG iyi çıkmadı, nefes almada sorunlarım da olunca beni sedyeyle arabaya taşıyıp, bu -sözde- hastaneye götürdüler..(!) 😡😡 

Doktoru uyarmama, iki hafta önce seyahatten döndüğümü ve sanki Korona pozitif olduğumu hissediyorum, lütfen test yapar mısınız diye belirtmeme rağmen…Ciğer röntgeni temiz, grip geçiriyorsunuz deyip, beni 3 saat sonra eşimle eve yolladılar…  

Ertesi gün daha da kötü oldum ve diğer gün de artık dayanamayıp, internist bir türk doktora gittik oğlumla.  

Arabaya dek zor yürüyen beni, doktor muayene edip ” Yine bronşiyal astıma bağlı enfeksiyon bu; hemen şu antibiyotiği alın.  

Siz zaten her yıl böyle ağır geçiriyorsunuz gribal ve solunum yolları enfeksiyonunuzu. 

Vücudunuzda iltihap oranı, CRP artınca da bayılıyorsunuz, geçen yıl da burada oldu hatta ” dedi… 

Ve kalbimdeki ritm sorununun da eski durum olduğunu, onu düşünmemem gerektiğini söyledi… 

Eh, döndük eve biz de..!  

Benim zaten hep antibiyotik alerjim, intoleransım vardı, yine ishal ve kusmalarla 2 günüm daha geçti… 

Cumartesi kapıma kadar gelip bana geçmiş olsun çiçeği getiren şefim Karolin ile ağlayarak zor konuştum ve o gitti, bense odaya döner dönmez yine baygınlık geçirdim… 

Sonra da artık tüm ayrıntılarını anlatmanın bu sayfalarda çok zor olacağı 11 günlük bir Sana Hastanesi Dönemi başladı..! 

 Saatlerce bekletildiğim acil serviste, 3 gün önceki kadın doktor vardı. Yine benim test isteğimi geri çevirdi ve neredeyse yine beni eve yollayacaklarken, Allahtan kan testi sonuçlarım geldi..!  

Kalium yani Potasyum oranım en dipte, 5 olması gereken CRP oranım ise 100 ile en tepelerde geziyor..! 

Burada kalacaksınız, bakacağız durumunuza deyip yatışımı yaptılar… 

Önce mide bağırsak enfeksiyonuyum diye beni ayrı, izolasyon odasına aldılar. Oysa 50 defa söyledim, antibiyotik yaptı diye…Üstelik Korona’da en tipik belirtilerden biri de ishal, kaşıntılı deri döküntüleri ve alerji imiş… 

Daha ilk günden itibaren koku ve tad duyum tamamen kaybomuştu ve son dokuz gündür hiç bir şey yemiyordum…Ama dinleyen yoktu ki beni..! 🥶👿

Bu arada ben deliler gibi öksürüyorum, üstelik içinde kan parçaları olan ve yemyeşil iltihaplı balgamlı bir öksürük bu…  

Ama bana ilaç diye verdikleri şunlar : Devamlı taktıkları, damarlarımı patlatan serumlar, 2 gün Kalium, 2 gün de Natrium tabletleri ve 40’ın üstüne bile çıkan ateşim için de ateş düşürücü ve ağrı kesici…O kadar..!  

Donuyorum, kaskatı oluyorum; hemen akabinde yanıyorum buz torbalarına sarıyorlar… 

Ateş komasına girmeden, nefes alma güçlüğümden ötürü yoğun bakım servisine götürülmeden nasıl sağ kaldım ben o hastanede inanın bir MUCİZE..!  

14 Mart Cumartesi ile 18 Mart Çarşamba arasındaki 5 günüm bir Hayatta Kalma Yarışması gibiydi..! Kesinlikle… 

Benim baskım ile sonunda yeni bir röntgen çekildi…Sonrasında da bana çok ağır bir zatürre geçirdiğim ama bunun bakteriyel değil de viral kaynaklı olduğu söylendi… 

Aynı gün yine benim ısrar ve baskımla Korona testi için örnek alındı… 

Tüm bu süreci, hastaneye gelemeyen sadece telefonla haberleştiğim eşim, oğlum, Türkiye’deki ailem ve yakınlarım; dünyanın  dört bir yanında yaşayan arkadaş ve dostlarım ile nasıl yaşadığımızı varın siz düşünün artık…👿😪😥😔 

Çok ama çok direndim…En derine düşmemek için, durumum ağırlaşmasın diye, zatürreden hayatî bir riske kaymayayım diye..  

Onlar ikide bir antibiyotik koydular önüme, ben gayet kararlı ve sert reddettim… 

Ailem beni kaybetme korkusunu en tavan noktada yaşıyor, ben de her şeyi detaylandırıp, ölümüm halinde burada gömülmem ve yakınlarım gelebilsin diye Vasiyet yazıyorum… 

Bazen çok umutsuzca ağladım ama diğer yanda da  “Ben bunu kendi kendime yenerim ” iç sesim daha yüksek çıkıyordu hep, ölüyorum galiba diyen o cılız 2. Sesten..! 

Bu arada ilk testim, 19 Mart günü temiz, negatif geldi, sevindik hep beraber… 

Ama durumum kötüleşti, ağırlaştım giderek.  

Bu kez CT yapıp da ciğerlerimin berbat halini görünce, ikinci Korona testini yapmaya karar verdiler… 

Ve yine benim ısrarımla o kanlı, iltihaplı balgamdan da örnek alıp yolladılar… 

Ertesi gün de maalesef Korona Pozitif olduğumun haberini, bir doktor değil de; sanki komik bir haber verircesine gülerek söyleyen, bir hastabakıcı  verdi bana..! 😡🥶😡😈 

Dondum kaldım resmen o izolasyon odasında, tam 20 dakika boyunca o soğuk duvarlara baktım…Hep  kendime dur, korkma, atlatırsın sen bunu da diyerek… özbakım, özşefkat ve özsevgi vermeye çalıştım, daha önce de pek çok defa yaptığım gibi…  

Ama yapayalnızdım, üzgün, ihmal edilmiştim… Hak etmediği tutum ve davranışlara maruz kalmış bir hasta olarak gerçekten kötü hissediyordum kendimi… 

Hiç kimse gelmemişti doktorlardan, beni teselli ve desteklemek için odaya… 

Tam 30 saat sonra bir gün önceki doktor geldi sonunda odaya..! 🤯🥶😡 

Zira beni 20 Mart’ta, bi de dama taşı gibi oradan oraya taşımışlar, tam 4 kere de eşya toplatıp yerleştirtmişlerdi… 

Üstelik yeni odadaki kadın da avaz avaz bağırıp küfretmişti bana… 

Bunun üzerine şikayet ettiğim, işte odaya 30 saat sonra gelen bu doktorcuk da bana ” Madem psikologsunuz, bu durumdaki insanlarla da baş etmesini bilmeliydiniz ” demez mi..?!!   

Aman Tanrım, ben nasıl bir hastaneye düşmüştüm böyle..? 

Artık onun yüzüne nasıl baktıysam ürktü…Ben resmen burnumdan soluyarak, siz bana ne dediğinizi duyuyor musuz, buraya sizin akıl hastası hastalarınıza psikologluk etmeye değil, kendi canımla uğraşmaya, iyileşmeye geldim ben her hasta gibi…dedim. 

Otuz saat sonra odaya gelince, ona sadece neden bana Korona pozitif olduğumu bir doktorun değil de tuhaf bir görevlinin verdiğinin hesabını sormadım; iki gün önceki densiz yaklaşımının da hesabını sordum..! 🧐 

Ve bir volkan gibi patlayıp, hastanedeki bu plansız, programsız, kaotik, beceriksiz, insan haklarına aykırı, etik ve profesyonelce olmayan hâl ve gidişin hesabını sordum…🤖🤖🤖👹 

Hiç birine bir gram dahi güvenmediğimi, kendimi emin ellerde hissetmediğimi, ardı ardına yapılan bunca hatayı artık öğütecek gücüm kalmadığını ve kendime gelir gelmez de hastaneyi şikayet edeceğimi gayet dirençli, kararlı ve isyankar bir şekilde anlattım..! 

Madem beni burada tedavi edemiyorsunuz Korona ile ilgili olarak, bırakın da gideyim dedim… 

Ertesi gün 23 Mart’ta hastanenin en üst yönetiminde yer alan bir doktor, ardından da iki doktor gelip olan biten her şey için benden özür dilediler… 

Korona ile ilgili olarak son iki haftadır çok büyük bir sınav verdiklerinden, kendilerinin de ellerinden bir şey gelmediğinden, şu anda benim için bir tedavi bilmedikleri ve artık ateşim de düştüğü için eve gidebileceğimden bahsedip,  4 Nisan’a dek ev karantinasında kalacağımı söylediler…  

Ertesi gün, yani 24 Mart Salı öğleden sonrasından bu yana evimizdeyim.  

İki kez uzatılan ev karantinam da bitti ve artık özgürüm… 

Günlüğümden bir kaç alıntıyı da şimdi bu yazıma ekliyorum…  

KORONA (SONRASI) GÜNLÜĞÜ / X 

Günaydın Hepinize Dostlar !!! 

Bugün 7 Nisan Salı.  

Hastaneden çıktığımın 2. Haftası, Korona’yla mücadelemde 33. ve onu uğurladığımı öğrendikten sonraki 2. Günüm…  

Dünden bir sevinç gelmişti üstüme, bugün artık özgürce dışarı çıkıp da yeşil bir alanda ve su kenarında yürüyüş yapabilirim, diye… 

 Ama hevesim kursağımda kaldı..! 😳😪😪 

Zira öksürüğümün hâlâ hem de hayli güçlü devam ediyor oluşu nedeniyle, Sağlık Dairesi ile yaptığımız pek çok görüşme sonrasında bir karara vardılar “Hastalıkla ilgili tüm semptomlar, karantina bitiminden son iki gün önce artık görülmüyor olması gerektiği için, benim daha 11 Nisan’a dek ev karantinasında kalmama !!!”  

Ben de onlara, eh ne yapalım ben çok sabırlıyımdır, beklerim dedim..! 🤩 

Ayrıca evde de kesinlikle sıkılmadan yapılacak tonla şey; kendimi meşgul etmek için gayet severek bulacağım dünya kadar uğraşı var…Sizce de öyledir, değil mi..? 🤔🥰 

Dün mesela, yemek yaptım yine; bir önceki gün ise oğlumla onun sevebileceği yemeği beraber pişirdik… Pek de güzel olmuştu, ellerimize sağlık..! 

Yemek de dayanışma da şahaneydi yani..!👍🙏💜🤩 

Hele eşim ve oğlumla, tam 32 gün sonra yoğun bir özlemle durup durup kucaklaşmak, her şeyden daha güzel ve yürek ısıtan bir şey…💟💟 Yaşasın sevgi, şefkat, aşk, güven, destek, merhamet ve aile kokusu..!  

Yaşasın insan olmak..!💜💜💜 

Sadece yemek mi yaptım..? Yok elbette, bitim (🤠) biraz canlanınca ve kanlanınca, hooopp koca duvardaki sürgülü camı ve kapıyı da bir gün arayla yine sildim..!!! 🙈🤠🤩😂🤓 

Zira kış aylarının pisliğini, tortusunu makine ile temizleyen Georg, yerleri tertemiz yapmış sağ olsun…ama bir gün önce sildiğim cam, tümden yeşil-gri olmuştu..! 🙈🤩😪😂 

Saatlerce mutfak, bahçe derken…yorulmuşum ve biraz şekerleme yaptım çünkü gece yine öksürük atakları ve terleme nöbetleri ile sadece 1 saat uyumuştum…  

Kapı ziliyle uyandım, kapıya gittim. Bir de baktım ki benim birtanecik şefim Karolin, yine ellerinde şahane laleler ve yüzünde sonsuza ayarlı sımsıcak, şefkat ve sevgi dolu gülümsemesi ile karşımda..! 🙏💜🕊 

Ayaküstü sohbet ettik biraz; karantinanın uzatılması, benim de bürodaki danışmanlık görevime -büyük olasılıkla- Mayıs’tan önce dönemeyecek olmam ile ilgili konuştuk… 

Onu geçirdim ve ben de temiz ama henüz dağınık bahçemizdeki çiçeklerin hatırını sormaya; az önce gelen laleleri yerleştirmeye gittim…Bahçe benim için çok ama çok önemli. Güzel havalarda sabahın köründen, diğer sabahın ilk ışıklarına dek bahçede yaşadığım söylenebilir kesinlikle..! 🙈🤠🤓🤩🥰😍🤓💟 

Dün 22 derece idi, bugün daha da sıcak olacak sanırım. Eh artık kim tutar beni..!? 

Ev karantinasındayım ben ama bahçe yasak değil ki..! 🤩🥰😂 

Biraz daha ısınsın da hava tüm malzemeyi götürürüm birazdan bahçeye… 

Evet dostlar, çokkk güzel, umut dolu, ışıklı, sıcacık, kuş sesleri ile kaplı bir günden hepinize sevgiler…💟💜🕊🕊🕊⚘⚘⚘ 

Ben sabahı, uzun uzun Göğe Bakarak ve bu şahane şiiri yine taaa içimde duyarak karşıladım… Pekala, ya sizler..? 

Nasıl başladınız yeni güne? 

Umarım herkes iyi ve sağlıkla başlamıştır. 

Unutmayalım ki güçlükler onları yenmek içindir… 

 Öyleyse, haydi “Durmayalım, Göğe Bakalım..!” 

 

Zafer  

 

07.04.2020 / Hürth  

 

Göğe Bakma Durağı 

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım 

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından 

Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından 

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar 

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut 

Bu evleri atla bu evleri de bunları da 

Göğe bakalım 

 

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım 

İnecek var deriz otobüs durur ineriz 

Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya 

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum 

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun 

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam 

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım 

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda 

Beni bırak göğe bakalım 

 

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım 

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum 

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi 

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor 

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim 

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım 

Bana dönesin diye bir bir kapattım 

Şimdi otobüs gelir biner gideriz 

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç 

Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin 

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat 

Durma kendini hatırlat 

Durma göğe bakalım 

-Turgut Uyar- 

 

Not : Çok sevdiğim cümleler de var, birinde der ki :  

 

        ” Çok sevilmek için, çok alçakgönüllü olmak gerekir…” 

                                         -Oscar Wilde-   

 

Başka cümleler de var. Gücüne ve büyüsüne inandığım, yıllar boyu da hep zorlanmalı zamanlarda kendime sıkça söylediğim… 

 

Ve yıllar önce çalıştığım okullardaki öğrencilerime de psikolojik danışmanları olarak severek, bilinçle hatırlattığım bu cümle şöyle : 

 

        ” Şeftali çekirdeğine inan, kendi gücüne güven… “  

 

Çokkk eskiden okuduğum ve çok sevdiğim bu kitabı, meslekdaşım olan bir kişinin alıp da bir daha -kaç kez söylediğim halde- maalesef geri vermediği bu kitabı Yılmaz Güney yazmıştı… 

 

OĞLUMA HİKAYELER 1 – ŞEFTALİ ÇEKİRDEĞİNE İNAN KENDİ GÜCÜNE GÜVEN 

YILMAZ GÜNEY  

Ben günlerdir yine, hem şeftali çekirdeğine inanıyor, hem de kendi gücüme güveniyorum… 

Her şeye daha da güçlenmiş olarak devam edeceğim. Bunu biliyorum ve tüm kalbimle inanıyorum…✌👍😍💜🙏 

Burada sizlere bu çok küçük bir kısmını aktardığım, ♥️Korona İle Dans♥️ günlerimde bana müthiş destekleri ile güç ve devam etme inancı veren tüm gizli kahramanlarıma binlerce TEŞEKKÜR EDERIM.. 

Sağ olun var olun güzel dostlarım…💜🙏💜 

Sayısız nice öyküye sahip oldum sayenizde. 

Bu kadar çabuk ve üstelik tıbbî ilaçsız, iyi olduysam eğer, yarısı benim yarısı da sizlerin BAŞARISI  İNANIN..! 

🙏♥️ 

Kalın sağlıcakla… 

 

Ve sizler sevgili okuyucular, bu yazıyı sabırla sonuna dek okuyanlar, lütfen daima kendinize ve özkaynaklarınıza inanın, her şeyin üstesinden gelebilirim demekten asla vazgeçmeyin…

Hepinizi kucaklar, daima sağlık, huzur, denge, uyum, şefkat, sınırsız SEVGİ, AŞK ve her şeye  rağmen NEŞE, HUMOR DİLERİM… 

Sağlıcakla  kalın…🙏💜🌷🕊 

Zafer Manisa Simet  

 

 

 

 

 

 

 

,