Bugünün en alttakileri

Semra Çelik

20160405_152711Duisburg’daki Malteser St. Anna Hastanesi’nde ameliyathane temizlik işlerini üstlenen Malta Clean & Service GmbH” (MCS) firmasının Bulgaristan kökenli kadın işçilere yönelik insanlık dışı uygulamaları birkaç kez Yeni Hayat gazetesinde yer almıştı.

Konuyla ilgilenen IG Bau sendikası sekreteri Mahir Şahin sayesinde bu kadın işçilerden birkaçıyla buluştuk ve olan biteni bir de onlardan dinledik. Duisburg’daki çalışma koşullarını Günter Wallraff’ın ‘En Alttakiler’ kitabından öğrenmiştik. Acımasız sömürü çarkı, o dönemin en alttakileri Türkiyeli işçiler örneğiyle anlatılıyordu. Aradan 31 yıl geçti. Duisburg’da durum özü itibarıyla değişmedi. Değişen sadece aktörler… Anlatacağımız St. Anna Hastanesi’nde çalışan Bulgaristan kökenli kadınların yaşadıkları. Sömürü çarkı bu kez onların üzerinde dönüyor.

Kaybedecek birşeyim yok

Svetla Asenova henüz 22 yaşında. İki yıldan beri Almanya’da yaşıyor ve 16 aydan berii de hastanede “Malta Clean & Service GmbH” (MCS) temizlik firmasına bağlı olarak çalışıyor. ‘Sözleşmeli çalışıyorum.’ diyor. ‘ Ama ne sözleşme, haftada yarım saatlik bir iş sözleşmem var. Sözleşmemde öyle ama haftada en az 20-30 saat çalışıyorum ve ayın sonunda sanki haftada 10 saat çalışmış gibi para alıyorum. Almancam yok. Haklarımı bilmiiyorum ve temizlik firmasından da biri Türkiyeli diğeri Moldavyalı iki çavuş (ustabaşı) dışında kimseyle ilişkim yok. ‘ Sözleşmesi sona ermemiş henüz ama işe çağrılmıyormuş bile… Svetla’ya göre bu iki kadın çete gibi çalışıyorlar. Örneğin telefon edip işe çağırıyorlar. Hastaneye gideceğini sanıyor, tramvaya biniyor. Yolda yeni bir telefon. başka bir adrese gelmesi isteniyor. Tanımadığı bir yer. kapıda ‘çavuş’lardan biri bekliyor, gizlice içeri sokuyor. ‘Meğerse o binada kendisinin ek işi varmış.’ diyor Svetla. Hastanesindeki sözleşmesiyle ve aldığı paradan bir kuruş para almadan ‘çavuş’un işi için üç kez çalışıyor. ‘Bir keresinde çalışırken güvenlik geldi. Kim olduğumu sordu. Başka şeyler de söyledi ama anlamadım. Çok korktum. Sonra ‘çavuş’ geldi, aldı, gizlice dışarı çıkardı. Ne olduğunu sordum, cevap bile vermedi.’ Başka bir gün yine telefonla şehrin bambaşka bir semtindeki bahçe temizliğine çağrılmış. Yanında tanıdıklarını da getirmesi istenerek. İki gün bahçede temizlik yapmışlar. Ne kendisi, ne getirdikleri ek para almışlar. Çalışma hastanedeki sözleşmesine göre aldığı para içinde ödenmiş. Svetla kıpır kıpır. ‘Ama biz köle değiliz ki!’ diyor. Sendikaya üye olması ona güç vermiş. Şimdi ‘nasıl olsa kaybedecek bir şeyim yok!’ diye mücadele etmeye hazır.

Kürtaja zorladılar

Şenay bu kadınlar içerisinde en fazla anlatacağı olan. Azgınca sömürüldüğüne, bebeğini aldırmak zorunda kalışına, yaşadığı psikolojik ve ailevi sorunlara mı üzülsün? Hele de çalıştığı dönemde iki çocuğu Bulgaristan’dayken ve ‘çavuşlar’ çocukları üzerinden de baskı yaparken…

Şenay Hasan-Hüseyinova, 24 yaşında. Önce üç ay kaçak (başkasının yerine), sonra da 2 Şubat 2015’te 14 saatlik iş sözleşmesiyle Malteser St. Anna Hastanesi’nde temizliğe başlamış. Kaçak çalıştığı sürenin parasını vermemişler. O zamanlar iki çocuğunu Bulgaristan’da bırakarak Almanya’ya geldiğini söylüyor. Temizlik firmasında onun muhatabı Moldavyalı usta başı olmuş. Sözleşme imzalamasından sonra işi ne kadar sürede bitirirse bitirsin günde 4,5 saatin ücretini alacağı söylenmiş. Normalde 16.00-20.30 arasında çalışması gerekirken hemen hemen her gün 13.30’da, dipten temizlik yapılan Cuma günleri ise saat 13.00’te işe başlamış. İşi bitirdiğinde en erken saat 21.00 oluyormuş. Dipten temizlik günlerinde ise ameliyatın bitmesini beklemek için 23.00’e kadar kaldığı olmuş. Şenay, Mart sonunda hamile olduğunu öğreniyor, nisan başında da ustabaşlarına haber veriyor. Moldavyalı ustabaşı. Hamile olmasının işini kaybetmek anlamına geldiğini, işini kaybetmekle kalmayıp, sözleşme imzaladığı için firmaya 10 bin euro tazminat ödemek zorunda kalacağını söylüyor.; ‘yeni işe başladın. Sözleşmen iptal edilir. Çocuklarını getiremezsin, ayrıca da 10 bin Euro ceza.’ diyor. Kürtaj oluyor. Doğal olarak doktor raporu veriliyor. raporu kendisinin getirmesi isteniyor. Raporu alan Moldavyalı ustabaşı, buruşturup atıyor ve ‘İş giysilerini giy, temizlik yapacaksın.’ diyor. Bu durumda olmasına rağmen çalıştırılıyor ama kayıtlara ‘tatilde’ diye geçiriliyor. Şenay’ın başına gelenler bununla da bitmiyor. Çocuklarını getirmek için gittiği Bulgaristan’dan biraz geç geliyor. Elinde bu kozu olan ustabaşı tatilde onun yerine başka birinin çalıştığını söyleyerek bankadan aldığı aylığının 650 Eurosuna el koyuyor. Bu durum birkaç ay devam ediyor. işten çıkmak istediğini söylemesine rağmen çıkarmıyorlar. Şenay; ‘Güya benim iyiliğim içinmiş. Bir yıldan az çalışırsam yardım alamazmışım. Sonra öğrendim ki çalışan kimse olmamasına rağmen parayı kendi cebine atmış.’ diyor. Moldavyalı tatile gidince durumu Türkiyeli ustabaşına anlatmış. Bu sefer de o parayı almaya devam etmiş. ‘Psikolojim ve eşimle aram bozuldu. Ne yaşadığımı bir ben bilirim.’ diyor.

Bir kişinin parasıyla iki kişi çalıştık

Rumyana Konstantinova, Şenay’ın ve Svetla’nın yaşadıklarını çok iyi biliyor. O da ya eşlik ederek ya da değişik şekillerde ‘çekmiş bu çileyi’.

Rumyana 36 yaşında. Üç çocuk annesi. Haftada yarım saatlik iş sözleşmesiyle iki sene önce işe alınmış ama günde 5-6-7 saat çalıştırılmış. Svetla gibi başka yerlerde, bahçelerde ustabaşının kesesini doldurmak için çalışmak zorunda kalmış. Baştan itibaren eşinin de işe onunla beraber gelmesi istenmiş. ‘İkiniz gelin, anca bitirebilirsiniz. Bitiremezseniz işini kaybedersin.’ demişler. İkisi çalışmışlar bir kişilik maaş almışlar. Ayrıca eşi ustabaşının şöförü gibi çalıştırılmış neredeyse. Gece gündüz telefon edip; ‘şuraya gitmem gerekiyor, buradan alınmam gerekiyor.’ diyormuş kadın. İşini kaybetmemesi için boyun eğmişler. Olaylar ortaya çıkınca Rumyana’nın sözleşmesi uzatılmamış. Rumyana’nın eşi, görüşmemize katılamadı. Bir iş görüşmesine gitmesi gerekiyordu. ‘ Aldığımız para kiramıza, karnımızı doyurmamıza yetsin, çocukları okutabilelim, başka birşey istemiyoruz.’ diyerek ayrıldı yanımızdan. Rumyna’nın sözleşmesi 7 Nisan’da bitti. Çalışma Dairesi, işverenden sözleşmenin uzatılmadığına dair bir yazı getirmesini istemiş, gönderilmemiş. Rumyana korkuyor: ‘Acaba beni çalışıyor gösterip parayı ceplerine mi atacaklar?’ diye. Tüm bunların hesabının verilmesi için sendikalı olmuş ve mücadele edecek.

Yaptıkları yanlarına kalmasın!

Safiye, grubun içindeki tek Türkiyeli. Ocak ayında işe başlamış. Bir hafta, hergün 7,5 saat ‘denemek için’ çalıştırmışlar ve tek kuruş vermemişler. Sonra haftada 10 saatlik iş sözleşmesi imzalamış. Gelir gelmez birşeylerin yanlış olduğunu görmüş. ‘ Birşeylerin değil çok şeylerin.’ diyor. Sadece iki ay çalışarak firmada neler döndüğünü çözmüş ve Bulgar kadınlarla birlikte IG Bau’ya giderek durumu anlatıp mücadeleye başlamışlar. tabi ki hemen işten atılmış. Ayrıca resmen tehditler almaya başlamış; ‘Sen fazla girme işin içine Moldavyalı ustabaşının 100 Euro’ya adam öldürecek tanışları varmış.’ Bulgar işçi kadınların ‘Anne’ dedikleri Safiye’nin ‘korkacak gözü yok’. ‘Sadece iki kişilik çete değil, herkesin olan bitenden haberi var. İki ustabaşını işten çıkararak kurtulamazlar.’ diyor. O nedenle mücadeleye hep birlikte devam edecekler. Ellerine ne geçecek? Başka işçilere örnek olacaklar. Mafya metoduyla çalışan firmalara göz dağı verecekler, yaptıkları yanlarına kalmayacak. Ve kendi onurlarını, emeklerini koruyacaklar…

, ,