Yaşamak istiyoruz!

Hemen her gün öldürülen kadın haberleriyle sarsılıyoruz.

Türkiye’de 17 yılda 15 bin kadının yaşam hakkı ihlal edildi. Çoğunlukla yakınları, eşleri, eski eşleri tarafından öldürüldü.

Her ölüm bir çok nedenle gerekçelendirildi, aslında aklanmaya çalışıldı. Provakatif davranışlar, namus,  daha çok da katledenin ’mağduriyeti’, psikolojisi.

Ve her seferinde de yaşamını yitiren kadınların neredeyse bunu hak ettiklerine dair haberler yazıldı, çizildi, yorumlandı.

Oysaki, her gün vukuu bulan ve artan kadına yönelik şiddetin nedenleri apaçık ortada;
Devletin kadınları korumayan, şiddetle başbaşa bırakan ve hatta şiddeti körükleyen politikaları, medyada yazılan-çizilenler, yorumlar, dini, toplumu ve aileyi koruma adına yapılan gerici-muhafazakar açıklamalar, “önlemler”…

Tüm bunlar kadına yönelik şiddetin “kısmi kabul görmesi” sonucunu yaratırken, kendi yarattıkları kabulün sonuçları ardından, timsah gözyaşları dökerek ve bir yandan da “halkın tepkisizliğine” veryansın ederek, hedef saptırıyorlar.

Bizim artık;
Boşanmak istedikleri için öldürülen kadınların ardından, aile birliğini koruma adına yapılan açıklamalara, neredeyse „öldürülmeyi hak ettiği“ni ima eden, erkeği mağdur gösteren açıklamalara tahammülümüz kalmadı.

Kadın katillerinin mahkemelerden iyi hal gösterdikleri için salıverilmelerine tahammülümüz kalmadı.

Diyanetin kadın düşmanı açıklamalarına, kıyafetlerimiz yüzünden tacize, hakarete uğrayıp, dövülmeye tahammülümüz kalmadı.

Şiddet gördüğümüz için sığındığımız karakollardan azarlanarak,
cehennem olan eve geri gönderilmeye, ölümlerden “kader” diye bahsedilmesine tahammülümüz kalmadı.

Kadın ölümlerinin alt yazı geçilip, unutulmasına tahammülümüz kalmadı.

Bu nedenle;

Her fırsatta kadını aşağılayan, değersizleştiren, hatta „sonuçlarını hak eden“ konumunda bırakan gerici, muhafazakar politika, söylem ve uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.

Kadınların yaşamlarını ihlal edenlere karşı, daha caydırıcı ve yaptırım gücü olan yasalar şarttır.

Kadın sığınma evlerinin sayılarının arttırılması zorunludur.

İstanbul sözleşmesi yükümlülüklerinden adım adım uzaklaşmak yerine, bu sözleşmedeki yükümlülükler yerine getirilmelidir.

Kadına yönelik şiddete karşı yaşam yerimiz Almanya’da ve şiddetin yaşandığı her yerde kızkardeşlerimizle dayanışma içinde mücadeleye devam edeceğiz.

Kızkardeşlerimiz için de, kendi hayatlarımız için de mücadele alanlarımız olan sokakları ve meydanları terketmeyeceğiz!

Çünkü artık bir kişi daha eksilmek istemiyoruz!

24.08.2019

Göçmen Kadınlar Birliği

 

, ,