Kadın hakları insan haklarıdır!

DaMigra nın İstanbul Sözleşmesinin Türkiye de iptaline yönelik basın açıklaması

Kadın hakları insan haklarıdır! Politik sorumluların ve sivil toplumun şimdi her zamankinden daha net bir tutum sergilemesi gerekiyor. 

Özellikle, 2014 yılında İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ve onaylayan ülkelerden olan Türkiye, AB genelinde kadınları şiddete karşı koruyacak sözleşmeden çıkıyor. Sözleşme Erdoğan için iktidarını sağlamlaştırmanın bir aracı idi ve şimdi de muhafazakar çevrelerinin baskısı ile bir gece de otokratik bir kararname ile  yasadışı olarak feshedildi. Dolayısıyla Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nin temel temel ilkelerine olan cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi, korunması, kovuşturulması ve kınanmasına karşı tavır aldı. Oysa Türkiye de kadınlara yönelik şiddet sürekli artmakta. Kadın cinayetlerini durduracağız platformunun verilerine göre 2020 yılında en az 300 kadın öldürüldü.

Türkiye’nin kanuna aykırı olarak sözleşmeden çıkması kadınların mevcut cinsiyet rollerini kırma mücadelesine karşı verilen tepkilerin bir parçası ve evrensel insan haklarına karşı da bir saldırı.

DaMigra Yönetim Kurulu Sözcüsü * ve Başkanı * Lourdes Martínez yaptığı açıklamada ‘sağcı muhafazakarlar dünya genelinde olduğu gibi Avrupa’da da aynı şekilde hareket ediyorlar: dini, gelenek ve görenekleri, kültürel değerleri ya da aile kavramını kullanarak temel insan haklarını ayaklar altına alıyorlar. Sağcı müttefikleri ile milliyetçi politikalar yapabilmek için çok çeşitliliğe ve eşit haklar mücadelelerine  cinsiyetçi zırvalık olarak  nitelendiriyorlar’ dedi.

Bu gibi sağcı hareketleri örnek olarak Polonya ve Macaristan’da da görüyoruz. Polonya kısa bir süre önce kürtaj hakkını neredeyse tamamen yasakladı. Başbakan Viktor Orban’ın hükümette olan Fidesz partisi geçtiğimiz yıl İstanbul Söyleşmesi’nin onaylanmasına karşı olduklarını açıklamış ve toplumsal cinsiyet rollerini ‘yıkıcı cinsiyetçi ideoloji’ olarak tanımlayarak bir dizi karşı talep ortaya atmıştı.

Açıklamada DaMigra genel müdürü Dr. Delal Atmaca, “Tüm demokratik toplumsal kesimleri kadın ve insan haklarına yönelik bu saldırıya karşı tavır almaya ve seslerini yükseltmeye çağırıyoruz. Öncelikle şu bilinmeli: Burada temel insan hakları baltalanıyor ve hükümsüz kılınıyor. Uluslararası düzeyde mücadelelerle kazanılan insan hakları ve temel haklar politik çıkarlara feda edilemez. Bu şekilde hareket eden her devlet bize de saldırmaktadır.„ dedi.

Şimdi ne yapmalı?

“Almanya’da da İstanbul Sözleşmesi’nin çekincesiz uygulanması için adımların atılması ve bağlayıcı eylem planlarının sunulmasının vakti geldi. Ancak ülke ve Avrupa Birliği düzeyinde örnek rolü üstlenmek, Alman hükümetinin İstanbul Sözleşmesi’nin 59. Maddesi üzerindeki çekinceyi de kaldırmasını ve böylelikle sığınmacı ve göçmen kökenli kadınları da yasal statülerinden bağımsız olarak şiddetten korumasını gerektiriyor. Türkiye’nin yasal düzenlemeleri ihlal ederek sözleşmeyi iptal etmesi, Polonya ve Macaristan’ın sözleşmeden çıkma tehditleri herkesin insan haklarına ve barış içinde ortak yaşamına saldırıların devamı niteliğindedir. Tepkiler dehşet ve kınama düzeyinde kalmamalıdır. Sözleşmeyi imzalayan tüm devletlerin diplomatik düzeyde yaptıkları eleştirileri takiben sözleşmenin tutarlı, koşulsuz, şartsız ve çekincesiz uygulanması gerekiyor- Almanya da da.“

Çeviren: Sevinç Sönmez

,