Güçlerimizi birleştirelim – Birlikte mücadele edelim!

Bu yıl da, 8 Mart’ta, dünyanın dört bir yanında kadınlar, 8 Mart dünya emekçi kadınlar gününe  hazırlanıyorlar. Tüm zorluklara rağmen kadınlar, baskıya, sömürüye, ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı mücadele ediyorlar. 2022 yılında da pandemi ve pandeminin sonuçlarından en çok kadınlar etkileniyor. Pandemi süreci yaşanan eşitsizlikleri daha da gözler önüne serdi. Toplumsal anlamda vazgeçilmez mesleklerde, zor çalışma koşulları altında, düşük ücretli işlerde ağırlıklı olarak kadınlar çalışıyor. Yaşadığımız sürecin geniş kapsamlı etkileri önümüzdeki yıllarda aşılması gereken sorunlar olarak önümüzde duruyor.  Pandemi, kadınların eşitlik mücadelesini ciddi anlamda etkiledi ve kazanımlarını geriletti. Kadınlar yeniden üretilen geleneksel rollere karşı da mücadele etmek zorunda bırakıldılar. 

Göçmen Kadınlar Birliği Başkanı Ceyda Tutan
sorularımızı yanıtladı

Kadın hakları ve kadın hareketinin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ceyda Tutan: Pandemi ile birlikte, zaten on yıllardır gündemimizde olan ve dünyanın dört bir yanında kadınların mücadele ettikleri konular daha da öne çıktı. Kötü çalışma koşullarından, ücret eşitsizliğinden, yaşlılıkta yoksulluktan söz ettiğimizde, kadına yönelik şiddet, ırkçılık ve cinsiyetçilikten söz ettiğimizde, konut sorunundan, kürtaj yasasından, kadın haklarından ve eşitlikten ve daha bir çok konudan bahsettiğimizde, pandeminin sadece var olan sorunları daha da görünür hale getirdiğini,  derinleştirdiğini görüyoruz. Yaşam koşullarının daha da kötüleşmesi ve kadınlara yine eski geleneksel rollerin dayatılması, bir çok kadına ulaşmamızı zorlaştırıyor. İşten çıkarmalar, temas kısıtlamaları, karantina ve sokağa çıkma yasakları sorunları daha da derinleştirerek, kadınların yer yer tedirginliğini arttırdı, içe kapanmalarına ve sosyal ilişkilerini hiç ya da çok az sürdürebilmelerine neden oldu. 

Buna rağmen aynı zamanda ülke sınırlarını da aşan bir kadın dayanışması yaşıyoruz. Örneğin Türkiye de ki kadın mücadelesine baktığımızda kadınların, hükümetin tüm bölme ve baskı politikalarına rağmen, verdikleri mücadeleden  etkileniyoruz. Polonya gibi diğer ülkelerde kadınların sürekli sertleştirilen kürtaj yasasına karşı koyuşlarına, Almanya’da kadın örgütlerinin daha fazla ortak ağlar oluşturmasına ve genç kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine artan katılımlarına tanık oluyoruz.

Faturayı biz değil zenginler ödesin!

Pandemi nedeniyle kadınların yaşam koşulları büyük ölçüde kötüleşti. Bu durum eşitlik açısından bir tehlike teşkil ediyor mu?

-Gerçekten de pandemi sürecinde kadınlar, genel olarak düşük ücretli işlerde çalıştıkları, daha az maaş kazandıkları ve part time çalıştıkları için daha fazla çocuk bakımı, ev ve bakım işlerini üstlendiler. Ancak ağırlıklı olarak güvencesiz işlerde ya da mini işlerde çalışan bir çok kadın, özellikle göçmen kökenli kadınlar işlerini kaybettiler. Bu koşullar yine bir çok kadını ekonomik anlamda partnerine bağımlı hale getirdi. Ekonomik güvencesizlik bir çok kadının emeklilik maaşlarını da etkileyerek, yaşlılıklta yoksullukla karşı karşıya bıraktı. Hasta bakımı ve eğitim sektörlerinde çalışanların ezici çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Korona krizinin de, ne kadar toplumsal öneme sahip olduklarını gösterdiği bu meslek dallarında çalışma koşulları kötü ve ücretler zaten yıllardır yetersiz. Federal hükümet pandemi sürecinde de işverenlerin ve milyonerlerin servetlerini arttırmalarını destekleyen bir politika izledi. Krizin faturasının bize kesilmesinden usandık. Bu faturayı servetlerine servet katan zenginler ödesin.

“Trafik Lambası” koalisyon hükümetinin, koalisyon anlaşmasında bazı iyileştirmeler yer alıyor. Anlaşma, erkeklerle bu ülkenin vatandaşları olan kadınlar arasındaki eşitliğin önemini bir kez daha teyid ediyor. Planlanan değişiklikleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

–  Almanya’da kadınların giderek yoksullaştığını, kötü koşullarda çalıştığını, pandeminin yükünü taşıdıklarını ve artık artan mutfak- kira ve enerji masraflarını, sosyal ve kültürel yaşama katılım masraflarını karşılayamadıklarını görüyoruz. Bu bağlamda asgari ücretin 12 Euro’ya çıkarılması okyanusta damla. Koalisyon hükümeti kadın ve erkekler arasındaki ücret farkını ortadan kaldırmak istiyor ancak nasıl ve hangi önlemlerle bunu yapacağı net değil. Eğer, mesela ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı mesleklerin değer kazanması için tanınması ve iyi ücretler ödenmesi gibi önlemler alınmıyorsa, nasıl cinsiyet eşitliğinden bahsedebiliriz? Federal İstatistik Kurumu’nun verilerine göre kadın ve erkek arasındaki ücret farkı yüzde 18 oranında. Bu, kadınların senede ücretsiz çalışmak zorunda bırakıldıkları 66 güne tekabül ediyor. Cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak için hükümetin net açıklamalar yapması ve önlemler sunması gerekiyor. Yeni  “Trafik Lambası” koalisyon hükümeti vergi reformu kapsamında, kadınların aleyhine olan vergilendirme sisteminde de değişiklikler yapacağını açıkladı. Cinsiyet eşitliğine dayanan bir vergi sisteminin ne zaman hayata geçirileceği ise hala belirsizliğini koruyor. İstanbul Sözleşmesi’ nde yer alan çekincelerin ne zaman kaldırılacağı ve söyleşmenin gereklerinin ne zaman yerine getirileceği de belirsizliğini koruyan vaatler arasında. 

„Kâr değil insan hayatının önemsenmesini istiyoruz!”

Sizin talepleriniz nelerdir?

– Tekeller ve sermayedarların kârları insan hayatından fazla önemseniyor. Aşıların adil dağıtılmaması, milyonlarca insanın salgından ve salgının sonuçlarından dolayı yaşamını kaybetmesine neden oldu. Kâr değil insan hayatının önemsenmesini istiyoruz! Herkes için aşı ve halkın aydınlatılmasını talep ediyoruz! Toplumsal öneme sahip meslek dallarının değer kazanmasını ve daha iyi ücretlendirilmesini istiyoruz! Ayrıca, güvenceli, iyi çalışma koşulları ve ücretlerin arttırılmasını talep ediyoruz. Mini işler kadınlara hiçbir sosyal güvence sunmuyor. Kazanılan ilk Euro’dan itibaren sosyal güvenlik aidatlarının ödenmesini istiyor ve yaşlılıkta yoksulluğa hayır  diyoruz! 150 yıldan beri kürtajı düzenleyen ceza kanunun 218 ve 219a maddelerinin nihayet kaldırılma zamanı geldi. 219a maddesinin kaldırılması yeterli değil. Kürtajın ceza kanununda suç kapsamından çıkarılmasını istiyoruz! Kendi bedenlerimiz üzerine kendimiz karar vermek istiyoruz. Güvencesizlik, zorlaşan yaşam koşulları ve toplumda yaratılan korkular toplumu bölmekte. Irkçılık ve ayrımcılık değişik boyutları ile artmakta. Almanya’da, AfD ve benzeri ırkçı partiler maddi yardımlarla düzenli destekleniyor. Irkçı ve faşist partilerin yasaklanmasını, yapısal ve kurumsal ırkçılıkla daha etkin mücadele edilmesini talep ediyoruz.