Kadınların oy hakkını elde etmesinin üzerinden 100 yıl geçti ama politikaya katılım düzeyinin yükselmesi için hala koşulların iyileştirilmesi gerekiyor. Çok şey başarıldı ama hala yapılacak çok şey var.
Derya Altunyurt
Almanya’daki seçmenlerin yüzde 51’i kadın, ancak ne var ki, pek çok belediye meclisi ve belediye meclisi ilçe temsilciliği hatta NRW eyalet parlamentosunda sandalyelerin sadece yüzde 30’u kadınlar tarafından dolduruluyor.
20 Eylül Cuma günü Bochum Üniversitesi’nde bilim, politika ve çeşitli kitle örgütleri temsilcileriyle birlikte, bu mesele tartışıldı. 3 ana soru çerçevesinde sorunlar ve değişmesi gerekenler ortaya konuldu. Bu sorular şunlardı: NRW’de siyasetteki kadınların durumu nedir? Kadınların katılımını artırmak için neler yapılabilir? Farklı siyasi seviyelerde eşitliğe ulaşmak için en iyi modeller neler?
Etkinlik, Marie Jahoda Ruhr- Üniversitesi Uluslararası Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Merkezi ile Yerel Kadın Ofisleri / Eşitlik Büroları Devlet Çalışmaları Çalışma Grubu, Dortmund, Bochum, Dortmund Uluslararası Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi, Westfalen e.V., ver.di NRW Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Politikası ve Alman Kadın Konseyi ile işbirliği içinde gerçekleşti. Etkinlikte bu alanda yapılan araştırma sonuçları da paylaşıldı.
NRW’de belediye meclislerine bakıldığında Mörs, Dortmund ve Duisburg ilk sıralarda yer alıyor. Sıralamanın sonunda ise Mülheim an der Ruhr geliyor.
Kadınların parlamentolarda neden daha az yer aldığı sorusunun yanıtını ise en başta geleneksel rol dağılımı, politikaya ilgisizlik, klasik iş bölümü, zaman yetersizliği oluşturuyor.
Kadınların fırsat eşitliğine daha sınırlı sahip olmaları yönetim pozisyonlarında olmalarını engelliyor. Erkeklerin kadınları dışlamaları ve politikada yer almak isteyen kadınlara engeller koymaları da bir başka neden.
Seçmenlerin de kadın adayları dışlamaları ve aday olarak yeterli görmemeleri de tablonun değişmesinin önünde engel teşkil ediyor. Partilerin daha çok kadını kazanmak gibi stratejilerinin olmadığı ve kendilerini bu konuda sorumlu görmedikleri de ortaya çıkıyor. Burada görev eşitlik bürolarına düşüyor. Partilerin kadınların siyasette-partilerde neden daha az sınırlı yer aldığına verdikleri yanıtlar da benzerlikler içeriyor:
“Yeteri kadar motive edebileceğimiz kadın bulamıyoruz”. “Kadınlar hala eski rol modellerinde sıkışmış kalmış durumdalar”. “Kadınların zaman sorunu var, yani politika, ev, çocuk rollerini bir arada götürmek gibi”.
Araştırmalar, politikaya atılan kadınların çoğunun çocuk planlarından vazgeçtiğini de gösteriyor. Yıllarca erkekler tarafından yönetilmiş ve gidişatın kötü olduğu şehirlerde ya da partinin kazanma şansının düşük olduğu şehirlerde kadın adayların gösterilmesi de dikkat çekiyor. Seçilmiş kadınlara partilerden, seçmenlerden gelen değişmeyen soru ise: “Eee nasıl yapacaksın? Yöneticilik, ev, çocuk…” şeklinde olmakta!
Gün boyu süren tartışmalar ve yapılan değişik sunumlarda sorunlar değişik yönleriyle irdelenirken çözüm önerileri ise genel olarak kota meselesiyle sınırlı kaldı.
Kadınların politik, kültürel ve toplumsal yaşamın değişik alanlarına eşit katılımını engelleyen bütün değer yargıları, alışkanlıklar, yasal uygulamalar, yapılagelişlerle mücadele ise daha sınırlı ele alındı.
Kadınların seçme ve seçilme hakkının 100. Yılı vesilesiyle başlatılan #mehrfrauenindieparlamente kampanyası ve talepleri hakkında da bilgi verilen toplantıda, bu hakkı kazandıktan 100 yıl sonra dahi kadınların politikaya katılımının artırılması için kampanya sürdürülmesinin çelişkisi etkinliğin dinleyicilerinin kahve molalarında sohbetlerinin ana konusu oldu.