Uluslararası işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs’a ikinci kez pandemi koşullarında giriyoruz. Nisan ayı sonlarında dünya çapında 3 milyondan fazla insanın öldüğü 145 milyondan fazla insanın hastalığa yakalandığı bir dönemde henüz kitlesel aşılamanın uygulanmasında ve salgını engellemek için gerekli önlemler alınmasında sorunlar devam ediyor. Salgının ve dünyanın değişik ülkelerinde devam eden ekonomik krizin faturası işçi ve emekçilere çıkartılıyor.
Hükümetin, bir yılı aşkın süredir devam eden koronavirüs salgınını kontrol altına almak için hala iyi düşünülmüş bir planı yok. Salgına karşı hükümetin etkili bir strateji planlayamaması yaşamlarımızı zorlaştırıyor. Bir yılı aşkın süredir sağlığımız için endişe ediyoruz, mesafe ile yaşıyoruz, zor koşullarda çalışıyoruz.
Ve hala aşılanmayı hızlandıracak bir strateji bekliyoruz. İnsanlar her gün virüs nedeniyle ölüyor. Yoksul ülkelerde yaşayan yüz milyonlarca insan için aşıya ulaşabilmek için 2024 dek beklemek zorunda kalabilir. Almanya gibi bir ülkede aşıların başlamasının beşinci ayında halkın henüz yüzde 6,9’u iki doz aşı olabildi. Bu nedenle bu yıl 1 Mayıs alanlarında da ileri süreceğimiz “tüm Covid19 aşıları tazminatsız kamulaştırılmalı ve dünya haklarının sağlıklı geleceği için kullanılmalı”, “Sağlık meta değildir – Tüm sağlık hizmetleri kamulaştırılsın” talepleri, sıradan talepler değildir. Milyarlarca insan için kelimenin tam anlamıyla hayati öneme sahiptir!
Bu bir yıl içerisinde zaten zor olan yaşam ve çalışma koşullarımızda giderek berbat bir hale geldi. Bir yıl içinde 14 milyon işçi kısa çalışmak zorunda kalırken 500 bin tam gün çalışan ve
850 bine yakın düşük ücretli işlerde çalışan emekçi işini kaybetti.
Ve hala önümüzdeki aylarda sosyal, siyasal ve kültürel yaşamın nasıl devam edeceğine ilişkin belirsizlikler devam ediyor. Uluslararası sermaye ve hükümetleri dünyanın her yerinde üretimi ayakta tutmak için devletlerin finansal, lojistik ve diğer tüm olanaklarını sonuna kadar değerlendiriyorlar. Salgınla birlikte 2020 yılında ciddi bir boyuta ulaşan ekonomik krizin üstesinden gelebilmek için Almanya federal, eyaletler ve yerel düzeyde 1,5 trilyon Euro hacminde kurtarma paketleri hazırladı. Bizim yaşamlarımızın, işimizin, sağlığımızın da kurtarılmayı hak ettiğini söylüyoruz, ve güvenli iş, adil ücret istiyor ve çalışmamıza karşı ne şimdi ne de yaşlılıkta yoksulluğa hayır diyoruz ve çalışma saatlerinin haftalık 30 saat olarak düzenlenmesini talep ediyoruz.
Korona salgınından önce de sağlık alanında acil bir durum vardı. Yıllarca süren kemer sıkma politikalarının sonuçları salgınla birlikte iyice gün yüzüne çıktı. Ticari bir işletmeye dönüştürülen sağlık sistemi şu anda sağlık ve bakım alanında çalışanları insan üstü gayretlerle çalışmak zorunda bırakıyor. Sağlık sektöründe, ücretlerin artırılmasına, daha iyi çalışma koşullarına ve yeterli personele ihtiyaç vardır ve sağlık çalışanlarının talepleri dikkate alınmalı, hastanelerin kapatılması ve kısıtlamalar derhal durdurulmalıdır.
Ev, evde eğitim, aile üyelerinin ihtiyaçları derken korona salgınında bakım işinin yükü kadınlara kaldı. Çocuklar ve bakıma muhtaçlar için bakım olanaklarının artırılmasına bugün daha fazla ihtiyacımız var. Elbette bir çoğumuz bütün bunları yaparken çalışmaya da devam ettik. Günün sonunda yetiştiremediğimiz işleri bitirebilmek için fazladan daha da fazladan çalışmaya da..
Pandemi kadınların eşitsizliklerini de derinleştirdi. Kadınlar aynı işi yapmalarına rağmen halen yüzde 18 daha az kazanıyor. Bu yıl kısmen azaldığı iddia edilen bu farkın kadınların gelirindeki iyileşmeyle hiçbir ilgisi yok. Geçmiş yıllara göre bir kaç puan azalan oran pandeminin ilk dalgasında kadınlardan daha fazla erkeğin işsiz kalması ve kısa süreli çalışmak zorunda kalması gerçeğiyle ilintili. Salgınla mücadelede alınan siyasi tedbirler, işçi ve emekçilerin,gençlerin, kadınların ve kız çocuklarının yaşadığı sorunları dikkate almıyor üstelik geride kalması için mücadele ettiğimiz cinsiyet rollerini pekiştiriyor.
Pandemi kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti endişe verici oranlarda artırdı.. İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinden bunca zaman sonra Almanya, tüm kadınları ve çocuklarını şiddetten korumak için siyasi bir stratejiden, etkili kurumlardan ve gerekli kaynakları yaratmaktan hâlâ yoksundur. Kadınların şiddete karşı korunması ciddiye alınmalı ve pandemi planlarının bir parçası olarak düşünülmelidir.
Tüm bu endişeler, zorluklar ve adaletsizlikler bizi sokaklara sürüklüyor. Taleplerimizi görünür kılmak ve 1 Mayıs’ta her zamankinden daha yüksek sesle duyurmak istiyoruz. Bütün kadınları daha iyi yaşam ve çalışma koşulları, sağlık. eğitim, bakım alanındaki taleplerimizin karşılanması doğanın korunması ve ırkçılık, ayrımcılığa karşı eşitlik için Uluslararası işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs’a katılmaya çağırıyoruz.
Almanya Göçmen Kadınlar Birliği olarak biz bütün kadınları pandemi kurallarına uygun şekilde korona kurallarına uygun bir şekilde düzenlenen 1 Mayıs mitinglerine katılmaya ve taleplerimizi dile getirmeye çağırıyoruz.