Karanlıkta umuda yolculuk ve kayboluş mu?

Zahide Yentür
Serpil Yahyaoğlu

IMG_2394

VHS ve DGB’nin bünyesindeki “Arbeit und Leben”in Çalışma ve Yaşam Grubu’nun düzenlediği “Korku bütün Avrupa’da. Globelleşen bir dünyada politik ve dinsel radikalizm” başlıklı bilgilendirme toplantısına Göçmen Kadınlar Birliği üyesi kadınlar ve konuya ilgi duyan kadınlar katıldı. Odenwald’ın doğadan güzel bir köşesi olan Ostertal’da düzenlenen toplantı iki gün sürdü.

Bilgilendirme toplantısına giriş, ZDF’in hazırladığı “Bir tanrı, iki din ve 140 yıldır süren savaş” ismindeki dökümentar filimle yapıldı. Gösterilen filimde, objektif bir tarzda islamiyetin ortaya çıkışı, Orta Çağ’da Avrupa’da Hristiyanlığın durumu ve günümüze kadan din kullanılarak politik ve ekonomik çıkarların çatışması ele alınıyordu. Daha sonra İncil’de ve Kuran’da yer alan çeşitli ayetler, nereye ait olduğu önceden bilinmeden okundu ve üzerine tartışıldı ve her iki dinde bir çok ortak noktaların olduğu tespit edildi.

IMG_2327

Pedagog Bernd Kushe Schmittinger yaptığı sunumda, her tür radikalizmin esas başvurduğu bir metoda dikkat çekti. Bu methoda göre, herhangi bir inancın ana fikirleri cımbızlanarak bazı noktalar öne çıkarılıyor ve öne çıkarılan bu noktalar, içeriğinden, hangi tarihsel koşullarda ve hangi bağlantıda söylendiği gözetilmeden mutlak doğrular olarak ilan ediliyordu. İnsanların bu doğruları mutlak doğrular olarak kabul etmesi içinde tepeden aşağıya hiyeyarşik yapı güçlendiriliyor, ait olmayan kişiler ve gruplar dışlandığı gibi onlar fiziksel olarak da yok edilmeye çalışılıyordu. Buna örnek olarak Naziler, gençliğin alt kültürünü oluşturan bazı Rock grupları, Salafistler, ISIS vb verildi.

Bir milyona yakın Türkiyeli göçmen işçinin Almanya’ya gelmesiyle birlikte, Batı’da Oryantalizme ilişkin hayallerin yıkıldığı, bu insanların aileleri, kültürleri ve dinleriyle somut insanlar olduğu, örneğin Alattin’in lambasından çıkan inlere, cinlere hiç benzemediği söylendi. Alman hükümetinin bu insanları gerçek anlamda ciddiye almaması da, yaşanan uyum sorunlarını artırdı denildi.

Sebebleri tartışıyoruz, çözüm önerileri üretiyoruz

Üçe ayrılan çalışma gruplarında ana tema, radikal dinciliğe örnek teşkil eden Salafistlerin Almanya’da gelişmesinin nedenleri, bu gelişmeyi durdurmak için toplumsal hangi yapısal değişikliklerin yapılması gerektiği ve günlük yaşantımızda gençleri Salafistler gibi aşırı dinci örgütlenmelerden nasıl koruyacağımız üzerine çözüm önerileri oldu. Katılımcı kadınlar, çalışma grublarında bir öğleden sonrasını tartışmayla ve çözüm önerileri üretmekle geçirdi.

IMG_2347

İlk çalışma Grubun’dan Birsen Topgün, grubu adına yaptığı sunumda, gençlerin kişilik arayışı içerisinde, toplumda kendine yer aradığına ve gençlerin bu arayışa bir yanıt bulamadığına dikkat çekerek, radikal islam grupların gençlere kimlik, inanç ve aidiyat duygusu vererek onları kendilerine çektiğini söyledi. Aile içerisinde otoriter eğitim tarzı da gençleri, otoriter örgütlenen radikal gruplara yöneltiyordu. Pegida gibi ayırımcı, yabancı düşmanı akımlar, gençlerin toplumda yer edinme ve kendini kabul ettirme çabasını zorlaştırıyordu. Aynı şekilde yoksulluk ve yoksulluğun yol açtığı toplumsal sorunlar, medyada müslümanlar üzerine negatif haberlerin yaygınlaşması, gençlerin macera arayışı içerisinde olan bir sosyal grup olması nedeniyle de, radikal, dinci örgütler gençler için kolay kanacakları tuzaklar haline geliyordu. Çözüm önerileri arasında, eğitimde gerçek şans eşitliğinin sağlanması ve Almanya’da uygulanan yanlış yabancılar politikasına bir son verilmesi yer aldı.

IMG_2367

İkinci Çalışma Grubun’dan Zahide Yentür grubu adına yaptığı sunumda, toplumsal sorunların ve aile içerisinde eğitim sorunlarının göçmen çocuk ve gençlerin durumunu zorlaştırdığını söyledi. Göçmen kökenli bir genç meslek eğitim yeri ve işyeri ararken ayırımcı politikalara maruz kalıyordu. Bu grupta üretilen çözüm önerileri arasında, okullarda başka din ve inançların tanıtıldığı etik derslerinin zorunlu ders olması, müslüman çocuklara denetim dışı camiler yerine Alman eğitim sisteminde yetişen öğretmenlerin din ders vermesi ve buna bağlı olarak üniversitelerde bu öğretmeleri yetiştirecek bölümlerin açılması, medyada göçmen müslümanlara ilişkin manipülatif haberlerin eleştirilmesi, gerçek bir inanç özgürlüğünün yaşanması için diğer din ve inançlarla diyaloğun geliştirilmesi yer aldı. Almanya’da faaliyet gösteren bir tarikatın sohbet grublarına katılan bir kadın arkadaş, insanların sorunlarıyla yanlız kalmasının maneviyat arayışını güçlendirdiğini söyledi. Burada açığa çıkan gerçek, içinde yaşadığımız toplumda “yat, kalk, çalış, üret” döngüsünün insanları ürettiklerine ve yarattıklarına yabancıllaştırdığı gerçeğiydi.

Üçüncü grup adına sunum yapan, Nezahat Yaman ve Sema Yilmazer, gençlerin toplumda dışlanmışlığı ve yaşamda sınırlandırılması, doğru ideallerin ve idollerin yoksunluğu radikal örgütlere kayışa yol açıyor dedi. Örneğin Salafistlerin, bu dünyada para ve iktidar, öbür dünyada ise cennet vaat etmeleri, somut amaçları olmayan gençlerin kolayca verilen vaatlere kanmasına yol açıyor denildi. Radikal, dinci örgütlerin internet forumlarını kullanarak gençlere hitap ettiğine dikkat çekildi. Çözüm önerileri olarak, gençlere iyi eğitim olanaklarının sunulması, eğitimde kalitenin yükseltilmesi, ailelere çocuklarına yeterince zaman ayıracak olanakların genişletilmesi yer aldı.

Salafistler, insanları öldürürken, Cemaat beyinleri öldürüyor

Grup sunumlarından sonra serbest tartışma yapıldı. Neden gençlerin radikal örgütlere katıldığını, sempati duyduğunu herkes kendi yasadıklarından ve çevresinde gördüğü örneklerden yola çıkarak tartıştı.Bu serbest tartışmada ortaya çıkan, radikal dinci akımların gelişiminin endişe uyandırmasıydı. Eğitim sistemindeki eksiklikler ve sorunlar, gençlerin meslek eğitim yeri, eğer üniversiteyi bitirdilerse, bir iş bulamamaları, göçmen kökenli çocuk ve gençlerin ayırımcı politikalardan yeterince nasibini almaları, gençlerin geleceklerine umutsuz bakmalarından dolayı da, radikal dinci örgütlerin etki alanını genişlettiği sonucuna varıldı. Bu örgütler, özellikle de ergenlik çağında daha duygu ve düşüncesi oturmamış gençlere, sorunlarından kaçışı, kaybedecek birşeyleri olmadığını söyleyerek, onları kendi çemberine alıyordu. Gençlerin, iyi özelliklerini terk ederek kendi anne-babalarını bile tanımaması karşısında, işte o zaman “biz, nerde ve nasıl hata yaptık” sorusu gündeme geliyordu.

IMG_2331

Bir arkadaş, Gülen Cemaati’ni, Salafistler’den daha tehlikeli bulduğunu söyledi. Sistematik olarak insanları etkileyip, kendilerine bağladıkları Frakfurt’daki örgütlenmelerinden bahsedildi. Frankfurt’da “Avicenne Institut” adı altında çocuk ve gençlere, kurslar, ev ödevi yardımı, uygun tatil imkanları sunarak, özellikle de zeki ve yoksul çocukları ve gençleri kendilerine bağlıyorlar denildi. Bu konuda Salafistler, insanları öldürürken, Cemaat beyinleri öldürüyor gibi bir fikir çıktı toplantıda.

Ortak sorunlarımız, ortak umutlarımız var.

Toplantının son bölümünde ırkçı Pegida hareketi tartışıldı. Bernd  Kushe Schmittinger, Pegida’nın kuruluşu üzerine bilgi verdi. İlk olarak müslüman nüfusun yüzde 0,3 gibi az olduğu eski Doğu Almanya şehirlerinde ve özellikle Dresden’de ortaya çıkan Pegida, islamlaşma tehlikesini öne sürerek ırkçı propanda yaptı denildi. Muhafazakar, git gide yoksullaşan, gelecek korkusu taşıyan ve bütün bu gelişimlerden Almanya’daki göçmenleri sorumlu tutan orta sınıf, Pegida’dan etkilendi dendi.

IMG_2338

Sonuç olarak, ailelerin çocuklarıyla demokratik iletişimi asla koparmaması, çocuklara ve aileye zaman ayırılması, küçük yaşlardan başlayarak gençlere ve çocuklara evrensel insanlık değerlerinin verilmesi herkesin üzerinde birleştiği noktalar oldu. Sadece ailelerin değil, toplum olarak da din, dil, ırk, mezhep ayırımı yapmadan ortak değerlerimizden, aynılıklarımızdan yola çıkarak birlikte hareket edelim denildi. Sonuçta, hepimiz emekçiyiz, çalışıyoruz ve ortak sorunlarımız, ortak umutlarımız var. O halde karşılıklı hoşgörü ve toleransla “birlikte daha güçlüyüz” dendi.

23 Nisan’da Frankfurt’da saat 18.30’dan itibaren başlayacak “Almanya için özgür yurtdaşlar” mitingine en geniş katılım çağırısının yapılmasıyla iki gün yoğun süren ve her zamanki gibi birlikteliğin keyfini yaşadığımız seminer sona erdi.

,