8 Mart 2016 – Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü

Daha iyi iş ve yaşam koşulları, ücret eşitliği için, ırkçılığa ve önyargılara karşı mücadeleye!
bielefeld0422Almanya’da çalışan kadınların sayısı son yıllarda sürekli artıyor – ama neyin pahasına? Kadınlar kendi tercihleri olmadan partime, düşük ücretli, sözleşmesiz, güvencesiz ve mini işlerde çalışmaya zorlanıyorlar.
Birçok kadın birden fazla işte çalışmasına, ailenin geçim yükünü ciddi olarak omuzlamasına karşın sigortalı bile değil. Bu tür koşullarda çalışmak zorunda bırakılan kadınlar, çalışmalarına karşın ekonomik olarak bağımlılıktan kurtulamazken yaşlılıkta ise yoksullukla karşı karşıya kalacak!
Oysa kadınlar toplumsal olarak en fazla yükü omuzluyorlar. Düşük ücretli işlerde çalışanların yüzde 66’sı ve kısa süreli işlerde çalışanların yüzde 75’i kadın!
Bütün bunlar kadınların normal bir işte çalışmak istememeleri, tesadüf ya da kadınların mesleki vasıflarının olmamasıyla ilgili değil. Aksine bu yaşadıklarımız hükümetin (a)sosyal politikasının önemli bir ayağıdır: Çocuk ve yaşlıların bakımı, ev işlerinin yanı sıra sermayenin ihtiyacına göre esnek zamanlı ve düşük ücretli çalışma! Kadınlara reva görülen bu!

8 Mart, biz kadınların taleplerimizi haykırdığımız bir gündü ve öyle olmaya da devam edecek:
–       Eşit işe eşit ücret!
–       Ücretsiz ve yeterli çocuk bakımı!
–       Ekonomik bağımsızlığımızı mümkün kılacak gelir!
–       Saati 1 Euro’dan itibaren sosyal sigorta zorunluluğu- yaşlılıkta yoksulluğa hayır!

8
Kadın bedeni üzerinden politikalara HAYIR!
Kadına yönelik şiddet nerede ve hangi nedenle olursa olsun insan hakları ihlalidir. Yılbaşı gecesi Köln’de ve Almanya’nın diğer şehirlerinde yaşananlar kadınların her gün karşı karşıya kaldıkları gerçekleri çok bariz bir şekilde gözler önüne serdi. Kadınlara yönelik şiddet, somut durumda cinsiyetçi şiddet yıllardan beri var olan bir sorundur ve belli bir halk grubuna, etnik ve dini kökene mal edilemez.
2014 yılı Mart ayında açıklanan bir araştırma Avrupa Birliği üyesi ülkelerde her üç kadından birinin fiziki veya cinsel şiddetin kurbanı olduğunu ortaya koymuştur. (Avrupa Birliği İnsan Hakları Ajansı araştırması,-FRA).  AB’deki 62 milyon kadın şiddete maruz kalmış durumdadır. Almanya’da şiddet gören kadınların oranı yüzde 35, Avrupa ortalaması ise yüzde 33’ün üzerindedir. Araştırmanın sorumluları AB’de en az 83 milyon kadının 15 yaşından beri en az bir kere cinsel tacize uğradığını açıkladılar. Kadınların gün be gün yaşadığı gerçek budur!
NPD, Pro NRW, AfD veya Pegida gibi çevreler ataerkil düşünce ve iktidar ilişkilerinin ürünü olan kadına yönelik şiddetin gerçek nedenlerinin üstünü kapamak ve kadına yönelik şiddeti, ırkçı-faşist dünya görüşlerini yaygınlaştırmak, toplumu birbirine düşürmek için kullanıyorlar.
“Hoş geldin kültürü”nden biran önce vazgeçmek için fırsat kollayan CDU/CSU/SPD Hükümetinin iltica yasasını sertleştirmesi ve sınırdışı edilmeleri kolaylaştırması da aynı amaca hizmet etmektedir.

–       Kadın bedeni üzerinden politikalara hayır!
–       İltica hakkı insanlık hakkıdır, misafirlik hakkı değildir!
–       Taciz dahil olmak üzere kadınlara yönelik her türlü şiddet bir suçtur ve köken ve belli halk grubunun mensubu olmaktan bağımsız ataerkil düşünce ve davranış biçimlerine dayanmaktadır.
–       Kadın ve kız çocuğu sığınma evleri alanındaki kısıtlamalar şiddet görenlerin durumunun daha da kötüleşmesine yol açmaktadır. Danışma ve sığınma evlerine yönelik mali destek garanti edilmek zorundadır.

Irkçılığa hayır! – Barış ve dayanışma için birlikteyiz!
Dünya çapında savaşlar ve çatışmalar sürüyor. 60 milyonun üzerinde insan ülkelerinden kaçmak zorunda bırakıldı. Bu insanların daha iyi ve daha güvenli bir yaşam umutları çoğunlukla yok ediliyor. Sınır koruma ajansları tarafından denize dökülüyor, ülkelerine geri gönderiliyor ya da insanlık dışı koşullarda mülteci kamplarında tutuluyor.
Başta Almanya olmak üzere bir bütün olarak AB, mültecilere savaş açmış durumda! Oysa bölgedeki savaşların, zorunlu göçlerin yaşanmasında Almanya, Fransa ve İngiltere gibi AB ülkelerinin payı büyük; bölgenin yer altı ve yer üstü zenginliklerine göz diken, bölgeyi stratejik üs olarak kullanmak isteyen, savaş taraflarına silah satarak ticaret yapanlar arasında bu ülkeler başı çekiyor! Bütün bunlar yaşanırken Almanya’da ırkçı saldırılar da artıyor. Federal Hükümet ve politik partilerden ırkçılığa karşı kararlı bir mücadele sürdürmesini talep ediyoruz. Faşist örgüt ve partiler kapatılmalı, propagandaları yasaklanmalıdır. Irkçı saldırıların toplumsal olarak mahkum edilmesine yol açacak politik ortam oluşturulmalıdır.

Öte yandan Türkiye’de AKP hükümeti ve Tayyip Erdoğan kanlı bir savaş politikası izliyor. Sosyal ve politik haklara yapılan saldırılar, Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar, farklı düşünen insanların kovuşturulması, kadınlara karşı sistematik bir şiddetin uygulanması, azınlıkların bastırılması, işte bütün bunlar AKP hükümetinin ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın yaptıklarıdır. Temmuz ayından bu yana Kürt illerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları ve halka yönelik ağır saldırılarda, şu ana kadar çok sayıda kadın ve çocuk hayatını kaybetti. Bir halkın eşitlik ve statü talebine, Erdoğan-AKP zihniyetinin yanıtı, “kadın çocuk demeden gereği yapılacak” sözleriyle tarif ettikleri güvenlik paketlerinin açtığı yoldan; tanklarla, toplarla, özel kuvvetleriyle ilerleyerek sürdürdüğü savaş konsepti oldu. Şiddetin giderek arttığı bu ortamda Türkiye’nin her yanını kuşatan ölüme karşı yaşam hakkı talep ediyoruz, bu saldırgan pervasızlığın, vahşetin derhal son bulmasını istiyoruz!

8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nde barış ve dayanışma içinde ortak yaşam için, ırkçılığa ve her türden insanlık dışı uygulamaya karşı çıkmak için bütün kadınları mücadele etmeye, Göçmen Kadınlar Birliği’nde örgütlenmeye çağırıyoruz!

Göçmen Kadınlar Birliği – Bundesverband der Migrantinnen in Deutschland e.V.

pdf: 8Mart2016_Layout 1

,