Berlin Toplumsal Araştırma Bilim Merkezi Başkanı (Wissenschaftszentrums Berlin für Sozialforschung WZB), sosyolog, sosyal psikolog Prof. Dr. Jutta Allmendiger, Korona krizinin kadınlara ve özelde göçmen kadınlara yansıması, karşılaşılan zorluklar ve çözüm önerileri konusundaki sorularımızı yanıtladı.
Semra Çelik
Korona krizi, ağırlıklı olarak kadınların istihdam edildiği düşük ücret sektörünü nasıl etkiledi?
Korona krizinde bazı meslekler, sadece hemşireler, ambulans ve ilk yardım görevlileri değil, aynı zamanda kasiyerler, paket teslimatçıları veya polis memurları da “sistem için önemli”, olarak tanımlandı. Bu alanlarda çalışanlar başlangıçta özel destek aldılar örneğin çocuklarını acil günlük bakıma gönderebildiler. Ayrıca, bu işleri nedeniyle büyük reklam panolarındaki teşekkür sözcükleriyle, balkonlarda alkışla ve politikacılar tarafından sözlerle övüldüler. Ama kendimizi kandırmayalım: Bu “günlük yaşamın kadın ve erkek kahramanlarının” çoğunluğu düşük ücret alıyor ve krizden sonra işlerini koruyabilirlerse de öyle kalacaklar, koruyabilirlerse diyorum, çünkü bu alanlarda diğer meslek gruplarından daha fazla, güvencesiz iş sözleşmesi var.
Sistem açısından önemli işlerde çalışanların çoğu kadın. Düşük ücretli sektörlerde çalışan insanlar için birçok dezavantaj görüyoruz: Evden çalışma imkanı yok, okul ödevlerinde çocuklarına daha az refakat/yardım edebiliyorlar, genellikle aile düşmanı vardiya sistemiyle çalışıyorlar ve müşteriler veya hastalarla yakın temas nedeniyle virüs bulaşma riski olanlar arasında yüksek bir orana sahipler.
Karantina kadınları nasıl etkiledi? Korona’dan sonra ev içi ve çalışma yaşamında durum nasıl gelişecek?
İzolasyonda (karantina yaptırımları olsun olmasın), çocuklarına bakmak için çalışma saatlerini azaltan veya tamamen çalışmayı bırakanların çoğu anneler oldu, babalar daha çok ana gelir getiren olarak çalışmaya gitti veya sabahları çalışma odalarında, ev ofisinde çalışmak için, kayboluverdi. Bunun sonuçları var: Ev ofisi döneminin bitiminden sonra erkeklerden daha fazla kadın işten atılma korkusu içinde olacaklar, mesleki ilerleme fırsatlarında erkeklerden çok daha fazla kadın, (zaten öncesi de görünmez durumda oldukları için) gözardı edilecek, erkeklerden daha fazla kadın kısmen mecburiyetten çalışma saatlerini azalttıkları ‘yarı zamanlı’ işlerden tam zamanlı işe geri dönmekte zorlukla karşılaşacak. Ve erkeklerden çok daha fazla kadın, on yıllar sonra daha düşük bir emeklilik maaşı alarak korona krizinin etkilerini hissedecek. Eşler arasında geleneksel iş bölümünün arttığını, kadınların evdeki eşitlik eksikliğinden öfkeli ve yılgın olduğunu, daha stresli ilişkiler yaşandığını ve uç durumlarda izolasyon sırasında görünmez halde olsa da kadın ve çocuklara karşı şiddetin arttığını göreceğiz.
Korona döneminde göç kökenli kadınların özel kaygıları ve sorunları neler?
Göçmen kadınlar homojen değil; muazzam bir çeşitlilik söz konusu. Ancak Sawsan Chebli, Dunya Hayali veya Helene Fischer gibi başarılı göç kökenli birçok kadına rağmen bazı rakamlar genel durum açısından oldukça açıklayıcı: Göç geçmişi olan kadınların ortalama net geliri, göç kökenli olmayan kadınlarınkinin yaklaşık yüzde 20 altında ve düşük ücretli sektördeki kadınların arasında göç kökenli kadınların sayısı göç kökenli olmayanların bir buçuk katı. Göç kökenli olmayan kadınların neredeyse yüzde üçü, göç kökenlilerin ise yüzde 11’i ortaöğretim diplomasına sahip değil. Bu iki sayı göç geçmişi olan kadınların iki kat dezavantajlı olduğunu açıkça gösteriyor. Korona krizi onları diğerlerinden daha fazla etkiledi. Göç kökenli kadınların özel kaygıları da çok farklı: Mülteci kadınlar, örneğin, mülteci erkeklerden daha az eğitim ve öğretim almış durumda ve daha sık yaşadıkları travma sonrası stres bozukluğu ile karşı karşıya ve evde küçük çocukları olduğundan dil kurslarına girme olasılıkları daha düşük. Almanya’da doğmuş, Alman vatandaşlığına sahip ve hatta doktora yapmış olsanız bile, yabancı bir isminiz varsa, ev ve iş ararken, göç kökenli erkeklerde de olduğu gibi daha az sıklıkta ev bakma ziyaretlerine ve iş görüşmelerine davet edilirsiniz. Bu değişik dezavantaj biçimleri, izolasyon sonrası da var olmaya devam edecek.
Korona krizinin yükünün kadınların sırtına binmemesi için siyaset ve iş dünyasından neler talep edilmeli?
Çoğunluğu korona krizi öncesi ileri sürülen, şimdi eskisinden de önemli olan çok sayıda talep var. İşe alım ve terfi süreçleri ve maaşlar daha şeffaf hale getirilmeli. Yönetim pozisyonları yarı zamanlı olarak belirlenmeli. Tüm gün ders veren okullara, ücretsiz kreş, ana okulu ve günlük bakım merkezlerine ihtiyacımız var. Ve benim için özellikle önemli olan şu: Kadınlar erkek dünyasına uyum sağlamak zorunda değil, herkes birbirine yaklaşmalı, karşılıklı uyum sağlanmalı. Bunun anlamı: Erkekler ve kadınlar için 32 saatlik iş haftasına ihtiyacımız var, böylece ücretli ve ücretsiz işler daha iyi dağıtılabilir.