Mirabal: Annem diktatörün hem tacizi hem baskısıyla mücadele etti

3616425 Kasım, O‘nu ve kız kardeşlerinin anısına ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ olarak seçildi. Diktatörün tacizine karşı bir kadın olarak; şiddetine karşı ise bir devrimci olarak örgütlü ve siyasi mücadele veren Minerva Mirabal’i, kızı Minou Mirabal anlattı…

Elif GÖRGÜ
Santo Domingo

Babası gibi uzun boylu ve geniş yüzlü. Annesinin parlak kara gözleri ve gülüşüyle bakıyor. İkisiyle de paylaştığı zaman çok sınırlıydı. 4 yaşında annesini, 7 yaşındayken babasını öldürdüler.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nü tarihe not düşen üç kadından; Dominikli Mirabal Kardeşler’den biri olan Minerva Mirabal’in ve onunla birlikte diktatörlüğe karşı mücadele eden babası Manolo Tavarez’in kızı olan Minou Tavarez Mirabal, sadece genetik değil, ağır bir siyasi mirası da omuzlarında taşıyor.

Hiç hatırlayamadığı annesinin ölümünü sürekli anlatmak zorunda kalmak, annesiz büyümüş bir kadının en büyük acısı olmalı. Onur dolu bir hikaye anlattığı; ancak elinde bu hikaye dışında kalan kişisel bir hatıra yok.

Babasıyla birkaç yıl daha fazla zamanı olmuş. Annesinin ardından söylediği, “Büyük kara gözlü kız/ Sensiz yaşayamıyorum/ Bir acı taşıyorum ruhumda/ Yavaş yavaş büyüyen/ Seni gördüğüm o günden beri” şarkısını hatırlıyor… Şarkıdan sonrası yine ölüm. Bu kez babası öldürülüyor. Hapishaneden çıktıktan üç yıl sonra, 28 gerilla arkadaşı ile birlikte bir dağda kurşunlanarak…

MİNERVA’NIN KIZI MİNERVA

Minerva, Maria Teresa ve Patria Mirabal; bizim bildiğimiz isimleriyle Mirabal Kardeşler… Karayiplerde bir adanın yarısına sığışmış Dominik Cumhuriyeti isimli ülkenin Diktatör Rafael Trujillo tarafından yönetildiği 1930-1961 yıllarına damga vurmuş üç kadın.
Minerva Josefina ‘Minou’ Tavarez Mirabal, kardeşlerin ortancası ve politik lideri olan Minerva’nın kızı. Annesi 1960 yılında, Diktatör Trujillo’nun emriyle öldürüldüğünde 4 yaşındaydı. Bugün artık 59 yaşında.

2002 yılından beri hükümet partisi PLD’nin (Dominik Kurtuluş Partisi) milletvekili. Ancak 13 yıldır ülkeyi yöneten partisinden yeni ayrıldı ve Demokratik Seçenek (Opción Democratica) isimli yeni bir hareket kurdu. Yeni partinin, hâlâ inşaatı süren yeni ofisinde buluştuğumuzda, önümüzdeki mayıs ayında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine adaylığını açıklayalı bir kaç gün olmuştu. Annesi bir devrimciydi, kendisi ve partisi daha çok liberal demokrat eğilimli. Görüşmemiz sırasında sık sık gelip giden parti yöneticilerinin çoğunun iş adamı olması dikkatten kaçmıyor.

Seçimleri kazanabilir mi belli değil henüz, ancak mevcut Devlet Başkanı Danilo Medina’nın “tek adamlık”a giden rejimini sarsması bekleniyor.

‘MÜCADELE ANNEMDEN MİRAS’

“Ben Minou Tavarez Mirabal, Dominikliyim. Ulusal Kongre milletvekiliyim ve şu anda Dominik Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı seçimlerinde başkan adayıyım. Ayrıca kendini kadın hakları mücadelesine adamış bir kadınım. Bu mücadele bana asıl olarak 25 Kasım 1960’ta öldürülen Mirabal kız kardeşlerden Minevra Mirabal’in kızı olduğum için bir şekilde miras kaldı” diye başlıyor söze.
Her yıl kasım ayında yapılan ziyaretlerden alışık olduğu üzere, konu kendisinden çıkarak annesine, 55 yıl öncesine dönüyor.
Kim bilir bugüne kadar kaç kez ağzından çıkan sözlerin bohçasını bir kez de bizim için açıyor, tarihi başa sarıyor: “Onlar siyasi bir suçun parçası olarak, diktatoryal, despotik bir hükümet tarafından öldürüldüler. 30 yıldan fazla bir süre ülkemizi yöneten bir tiran tarafından öldürüldüler. Bu cinayet Dominik halkını harekete geçirdi ve diktatörlüğün sadece altı ay sonra düşüşünde temel bir rol oynadı. Bizim toplumumuz için olduğu kadar dünya ölçeğinde de kadına yönelik şiddet konusunda bir sembol haline dönüştü. Cinayet 25 Kasım 1960’ta işlenmişti ve bu tarih önce Latin Amerikalı feministler, ardından da Birleşmiş Milletler tarafından her gün işlenen, hatta kadınların en fazla güvende hissettikleri yerde, bizzat kendi evlerinde maruz kaldıkları suça bir son verebilmek konusunda farkındalık yaratabilmek için referans bir tarih olarak seçildi.”

‘ÖLÜMLERİ BAŞKA BİR FARKINDALIĞA DAYANAK OLDU’

Siyasi bir cinayetin, daha çok aile içi bir şiddete karşı mücadeleye sembol seçilmesinin kendisi için hep bir “paradoks” olduğunu söylüyor Minou, “Çünkü onlar (Mirabal Kardeşler) siyasi bir suçun kurbanı oldular. Diktatörlüğe karşı savaşmak için bir parti kurdular, çeşitli seferlerde tutsak düştüler. Tiranın (Trujillo) kendisi de onları baskı altına almaya çalıştı. Bu politik şiddet eylemi, bugün kadına yönelik bir başka tür şiddetle, aile içi şiddetle mücadele etmek için bir örneğe, bir gerekçeye dönüştü. Böyle vahşi bir ölümü telafi etmek, onu aşmak mümkün değil ama diyebiliriz ki annemin ve iki kız kardeşinin verdiği mücadele, bu şiddeti sona erdirmek için farkındalık yaratmaya hizmet etmiş oldu. Ölümleri boşa gitmedi.”

‘DİKTATÖRE TOKAT ATINCA HAPSE KONULDU’

Annesinin kardeşler arasında “siyasi merkez” olduğunu söyleyen Minou, onun diktatörle nasıl tanıştığına, diktatöre karşı devrimci mücadeleye nasıl başladığına dair çok tanıklık dinlemiş. 1949 yılından öldürülmesine kadar bir çok kez “Tiran”la yüz yüze gelmek zorunda kaldığını anlatıyor. Bunun ilk nedeni Trujillo’nun annesinin güzelliğinden etkilenerek onu da “kadınları” arasına almak istemesi.

‘ANNEMLE TANIŞMAK İÇİN PARTİ DÜZENLEDİ’

Anlatıyor Minou: “Trujillo ile ilk tanıştıklarında bir partidelerdi ve Trujillo ona (Minerva) sahip olmaya çalışmıştı. Bu öyle bir rejimdi ki, Trujillo sadece tüm ülkenin değil, tüm vatandaşların ve tüm kadınların da sahibiydi. Diktatörlükler aynı zamanda cinsiyetçi rejimler… Minerva Mirabal çok güzel bir kadındı, çok zekiydi ve çok dikkat çekiciydi. Doğal bir liderdi. Trujillo ona yaklaşmaya çalıştı; yardımcılarını, asistanlarını, emrindekileri örgütledi ve onu tiranla bir araya getirmenin koşullarını yaratmaya çalıştılar. Bir parti organize ettiler. Üstü kapalı bir şekilde onu da davet ettiler. Daha önceki bir partiye gitmemişti. Ailemize Minevra’nın da partiye gitmek zorunda olduğunu, ‘hasta olamayacağı’nı bildirdiler, ki artık niyetin ne olduğu açıktı.

‘TRUJILLO’YA TOKAT ATTI’

“O zamanlar 23 yaşındaydı. Bu cinsel yakınlaşma talebini reddetti ve bunu siyasi bir şekilde reddetti. Tirandan, arkadaşı olan siyasi tutuklu bir komünisti serbest bırakmasını istedi, ona karşı platonik duyguları vardı sanırım, hiç sevgili olmadılar ama Trujillo’ya sevgilisi olduğunu söyledi. Trujillo tabii ki çok rahatsız oldu ve o partiye katılanların anlattığına göre -ki olay dans salonunda gerçekleşiyor- Minerva ona tokat attı. Onurlu bir tokattı ve politik bir anlamı vardı, sadece fiziksel değildi. Bir sonraki gün büyük annem ve büyük babamla birlikte hapse atıldılar, bu olayın yanı sıra iki ya da üç kere daha çeşitli gerekçelerle hapse konuldular. Birkaç yıl boyunca da üniversiteye kaydolmak istedi ve sonunda tiran tatile gitmek için ülke dışına çıktığı bir dönemde üniversiteye kayıt olabildi.”

Minerva Mirabal, üniversitede hukuk okudu ve avukat oldu. Eşi, hukuk öğrencisi Manolo Tavarez ile de burada tanışıp evlendi: “Üniversitede babamla tanıştı, o da insan hakları mücadelesi veren, demokrasi mücadelesi veren, özgürlük gibi insanlığın birincil değerleri için mücadele eden biriydi. İkisi birlikte gizli muhalif bir hareket kurmayı planladılar, bu hareket büyük başarı sağladı ve tüm ülkeye yayıldı. Rejimin destekçilerinin ve memurlarının çocukları da dahil çok sayıda gencin desteğini aldı.”

İKİ DÜŞMANIM VAR, KİLİSE VE MİRABAL KARDEŞLER!

Minou’nun bahsettiği hareketin adı “14 Haziran Devrimci Hareketi”ydi. Küba’daki devrimci gelişmelerden etkilenmişti ve diktatörlüğe karşı yeraltında mücadele veriyordu. Minerva ve en küçük kardeşi Maria Teresa ve onun eşi, örgütün önemli isimlerindendi, diğer kız kardeş Patria da onlara yardımcı oluyordu. Hareketin etkisinin kısa sürede nasıl büyüdüğünü Trujillo’nun bir konuşmasında, “İki düşmanım var; kilise ve Mirabal kardeşler” sözleri anlatıyor.

Minou o günleri anlatıyor: “1960 yılıydı. Hareket tespit edilince siyasi bir baskı süreci başladı ve hapse atıldılar. Babam da hapse atıldı. Annem ve en küçük kız kardeşi Maria Teresa -öldürüldüğü zaman 25 yaşındaydı- birkaç kez hapse atıldılar. Trujillo’nun planlarının Venezuela’ya kadar ulaştığı, Venezuela devlet başkanını öldürmek için girişimde bulunduğu ortaya çıktı. Bunun üzerine Amerika Devletleri Örgütü (OEA) duruma müdahale etti. Dominik hapishanelerini ziyaret ettiler.

Bunun karşısında Trujillo bir af çıkarttı, bırakılanlar arasında annem ve teyzem de vardı. Fakat onları öldürme planı olduğu açıktı.
25 Kasım’dan önce de suikast girişimleri olmuştu. Fakat o gün başardılar, arabalarını kullanan şoför ile birlikte onları sopalarla döverek öldürdüler ve daha sonra cesetleri araca geri koyarak kaza geçirmiş gibi gösterdiler.”

‘UZAĞIZ AMA AYNI EŞİT DÜNYA İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ’

Dominik Cumhuriyeti’nin her yerinde Mirabal Kızkardeşlerinin izine rastlamak mümkün. 200 peso’da onların resmi var örneğin. Bir çok evin duvarlarında fotoğrafları asılı. Hatta isimlerinin verildiği bir şehir dahi var, evlerinin bulunduğu şehrin adı artık “Mirabal Kızkardeşler Şehri”.

Ancak isimlerini verdikleri bir başka tarihin, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nün simgeleri olmalarına rağmen Dominik’te kadına şiddet oldukça yaygın. Bu konuyu Minerva’nın kızı olarak değil, bir kadın hakları savunucusu ve siyasetçi olarak yanıtlıyor Minou Tavarez Mirabal: “Bu kesinlikle büyük bir çelişki. Anlaşılır gibi değil. En çok tanınan Dominikliler onlar, her yıl isimlerine dünyanın neredeyse her ülkesinde anmalar düzenleniyor. Fakat Dominik’te kadınlara yönelik şiddetin rakamlarının sadece bölgenin değil dünyanın en yüksekleri arasında olması utanç verici. Özellikle ölümle sonuçlanan şiddet açısından bu böyle. Geçtiğimiz yıl 200’den fazla kadın bu tür bir şiddet sonucu öldürüldü. 10 Dominikli kadından yaklaşık 6’sı yaşamlarının bir döneminde şiddet görüyor. Sahip olduğumuz bu deneyime, aldığımız derslere rağmen, kadınları koruyamıyoruz sadece kamusal alanda değil özel alanlarda da yapamıyoruz.

Devlet yeterli kaynakları ayırmıyor, bunun için bir politika yürütülmüyor, kağıt üzerinde kalmayacak politikalar gerekli, bunlar hayata geçirilmiyor. Her yıl 25 Kasım’da bir çok deklarasyonlar yayınlanıyor, bir çok tartışmalar yürütülüyor, eylemler, yürüyüşler yapılıyor; buna rağmen kadına yönelik şiddete tolerans devam ediyor.”

Minou Türkiyeli kadınlara da hem selam gönderiyor hem de ‘mücadeleye devam’ çağrısı yapıyor: “Fiziksel olarak Karayipler ne kadar uzukta olursa olsun, Türkiyeli kadınlarla amaçlarımız aynı: Daha eşit bir dünya yaratmak, kadınların erkeklerle aynı haklara sahip oldukları ve bunları kullanabildikleri, kendilerini güvende hissettikleri bir dünya yaratmak. Bu açıdan temelde aynıyız. Bu uzaklığa rağmen aslında çok yakınız ve mücadele etmeyi bırakmamalıyız. Daha adil, daha demokratik ve daha barışçıl bir dünya mücadelesine devam etmeliyiz.”

kaynak: www.evrensel.net

,