Hayır demek için sebebimiz çok!

Düşünün bir, yaşadığınız ülkede 12 yaşındaki kız çocuklarının tecavüze rızası olduğu söylenerek tecavüzcüye beraat veriliyor, kravat taktığı için kadın katillerine ceza indirimi yapılıyor ve kadınların uğradığı şiddet “O saatte orada ne işi vardı, kıyafeti nasıldı, karşı çıktı mı?” diye sorgulanıyor. Yetmezmiş gibi, bütün kararları bir kişi vermek, yasaları kendi çıkarıp kendi yürürlüğe koymak istiyor. En temel haklara hiç tahammül edilemiyor. Dahası başörtüsü ya da şort fark etmeksizin ne giyeceğinize, saçınızın rengine, eteğinizin boyuna ve hatta kahkahanıza bile karışılıyor. Böyle bir ülkede yaşamak ister miydiniz? HAYIR!

Yılda ortalama 8 bin çocuğun istismar edildiği, çocuk istismarında önlemi çocukların kendi kendilerini koruması olarak tanımlayan, üstelik ‘rızası vardır’ diyen ve çocukların yaşadığı yıkımı ‘evlilikle’ gidermeye çalışanların hazırladığı yasalara güven olur mu? Kadınların özgürlüğüne, kendi hayatlarına yön verme ve nafaka haklarına göz diken komisyonların yasalarına güven olur mu? Kadın cinayetlerinin tavan yaptığı, faillerin cezasız bırakıldığı, kadınların adalete güveninin kalmadığı bir dönemde “istikrar” diye önümüze sürülen rejim değişikliğinin bu kadar çok yaşamsal soruna derman olacağını düşünüyor muyuz? Tabii ki HAYIR!

Düşünün bir, sokakların, meydanların, pazarların, kültür-sanat merkezlerinin güvensiz yerler haline geldiği duygusuyla evden dışarı çıkmaya korkar hale geldiğinizi. Her sabah çocuklarınızı okula gönderirken endişe içinde olduğunuzu… Canlı bombaların elini kolunu sallaya sallaya dolaştığını, hatta failleri çabucak serbest bırakılan patlamaların arasında günlerinizin geçtiğini düşünün. Böyle bir ülkede yaşamak ister miydiniz? HAYIR!

Ölümün kol gezdiği bir ülkede sabahlara uyanmak ister miydiniz? Kadın cinayetlerinin, en küçük bir önlem almadan çalıştırıldıkları için işçi cinayetlerinin, çocuklarıyla istedikleri dilde konuşmalarına izin verilmeyenlere yönelik cinayetlerin işlendiği, bir ülkede sabah olur mu hiç? HAYIR!

Düşünün bir, düşüncelerinizi dile getirirken korkuyorsunuz, eleştirinizi yüksek sesle söylemeye çekiniyorsunuz, sosyal medyada yaptığınız bir paylaşım yüzünden gözaltına alınıyorsunuz. Sevdiğiniz sinema oyuncularına ekran yasağı getiriliyor, kitaplarını severek okuduğunuz yazarlar tutuklanıyor, takip ettiğiniz televizyon kanalları, haber ajansları, dergiler yasaklanıyor. Meclisin iradesi rafa kaldırılıp yüz binlerce insanın oy vererek meclise gönderdiği vekiller, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar, öğretmenler, kamu görevlileri, demokratik bir ülke mücadelesi veren farklı kesimlerden insanlar tutuklanıyor ya da görevlerinden alınıyor, birçok kadın örgütünün kapısına bir gece içinde mühür vuruluyor, kadınların birikimi  ve dayanışmasıyla alınan eşyalara el konuluyor. Böyle bir ülkede yaşamak ister miydiniz? Bunun böyle sürüp gitmesi, yetkilerin tek bir kişide toplanması için hazırlanan yasa değişikliğine onay verir miydiniz?  HAYIR!

Kimilerinden sıkça duyuyoruz „evimize ulaşabileceğiniz yollar yapıldı“, „kocaman köprüler, okullar ve hastaneler inşa edildi.“ O zaman sormak gerekmiyor mu, neyin pahasına? Kesilen ağaçlar, talan edilen doğa, peşkeş çekilen arazilerin yanı sıra o hastaneye gidip tedavi olacak, çocuklarınızı o okullara gönderecek paranız yoksa, o yollarda güven içinde yürüyemiyor, seyahat edemiyorsanız neye yarar? Kimileri ayakkabı kutularında paraları götürürken siz üç kuruşa muhtaç halde, karnınızı zor doyururken, ekmeğe, işe muhtaçken, masallarda anlatıldığı gibi etrafına ölü toprağı serpilmiş ama yolları, inşaatları olan bir ülkede yaşamak ister miydiniz? HAYIR!

Almanya’da kullanacağımız HAYIR oylarımızla bu karanlık tabloya karşı Türkiye’de mücadele eden kadınların yanında olalım. Değiştirmek için şansımız varken oyumuzu yaşamdan, özgürlükten, eşitlikten ve barıştan yana kullanalım.

Hayir_version4

Hayir_version5

, ,