Ekonomi politikası kadınları işsiz bırakıyor

Prof. Dr. Gülay Toksöz, kadın istihdamındaki düşüşün hem ekonomi politikaları hem de toplumun kabullerinden kaynaklandığı söyledi. 7697

TÜİK verilerine göre, kadınların işgücüne katılım oranı 2015 yılında yüzde 31.8 oranında ölçülürken, bu oran 2016 yılında yüzde 33.1 görüldü. Aynı verilere göre, kadınların 2015 yılında yüzde 13.2 olan işsizlik oranı da 2016 yılında yüzde 16’ya çıktı. 15-24 yaş arasındaki genç kadınların işsizlik oranı ise 2015 yılında yüzde 23.1, 2016 yılında yüzde 27.1 olarak ölçüldü. Kadınların yüzde 34.2 ise 2016 yılında ne eğitim de ne istihdam da yer bulamadı.

Türkiye’de 1999 yılında yüzde 36 olan kadınların işgücüne katılım oranı AKP hükümeti döneminde, 2005 yılında yüzde 23.3 ile dibe vurdu. 2006-2015 arasında sadece 8 puan yükselebildi.

AB İLE TÜRKİYE ARASINDA AÇIK BÜYÜK

Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden emekli Prof. Dr. Gülay Toksöz, Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2017 yılı verilerine göre 20-64 yaş arası kadınların istihdama katılım oranın yüzde 63,5 olduğuna işaret etti ve “AB ülkeleriyle Türkiye arasında büyük bir açık olduğu görülüyor” dedi.

Öyle ki Türkiye, kadınların işgücüne katılım oranının yüzde 55 civarında olduğu Yunanistan ve İtalya’dan da oldukça geri durumda. OECD ülkelerinde kadın işgücüne katılım oranı ise yüzde 63 civarında seyrediyor.

KADINLARDA GERÇEK İŞSİZLİK

Toksöz, kadınların eğitim düzeyinin yükseldikçe çalışma yaşamına daha fazla katılım sağlamak istediklerini belirtti. TÜİK verilerine işaret eden Toksöz, “2015 yılında yaklaşık 8 milyon kadının çalıştığı, 1,2 milyon kadının ise işsiz olduğu görülüyor. Ancak bu rakamlar işsizliğin gerçek boyutunu göstermekte yetersiz kalıyor. Çünkü işgücü dışında katlan, iş aramayan ancak çalışmaya hazır olduğunu beyan eden 1,4 milyon kadın var. Bu kadınlar hesaba katılınca, kadınların işsizlik oranı resmi rakamı aşıyor. Yüzde 13’den yüzde 28’e çıkıyor” diye belirtti.

‘KADINLAR ESAS OLARAK HİZMET SEKTÖRÜNDE ÇALIŞIYOR’

Toksöz, kadınların istihdam edilmesinin önünde birçok engel olduğunu ve bu engellerin hem makro ekonomik politikalar hem de toplumun sosyal ve kültürel yapısından kaynaklandığını söyledi. Ekonomi politikalarına işaret eden Toksöz, “Türkiye’de ekonomik büyüme hızı düşük ve büyümede sanayiden ziyade hizmetler ve inşaat sektörlerinin başı çektiği ekonomi politikaları belirleyicidir. Dolayısıyla tarımda istihdam azalırken, sanayide sınırlı bir istihdam artışı gerçekleşiyor. Asıl artış hizmetler sektöründe yaşanıyor. Kadın işgücü esas olarak hizmet sektöründe çalışırken, erkek işgücü sanayi, inşaat ve hizmetler olmak üzere tüm sektörlerde artan istihdamdan yararlanıyor. 2004-2015 arasında işsiz olan erkeklerin sayısı neredeyse hiç artmazken, işsiz kadınların sayısı iki katına çıkmış durumda” değerlendirmesinde bulundu.

‘KADINLARIN İMALAT SANAYİSİNDE ÇALIŞMASI UYGUN GÖRÜLMÜYOR’

Toksöz, kadınların istihdam edilmesi önündeki sosyo-kültürel engelleri ise şöyle sıraladı: “Örneğin imalat sanayinde kadınların tekstil, konfeksiyon ve gıda dışındaki işkollarında çalışması pek uygun görülmüyor. Aynı durum hizmetler sektöründeki çeşitli işler için de geçerli. Bilindiği üzere eğitim gören kadının öğretmen, bankacı veya hemşire olması beklenirken, eğitimsiz kadın ev ve bakım işlerinde çalışıyor. Bu durum kadınların çalışabileceği işlerin sayısını azaltarak kadın işsizlik oranlarının yükselmesine yol açıyor.”

‘TOPLUMSAL KABULLER KADINI İŞİNDEN AYIRIYOR’

Toksöz, mesleklerin cinsiyete göre belirlenmesinin kadın emeği üzerinde bir denetimin dışa vurumunun en somut örneği olduğunu söyledi. Ayrıca işverenlerin, yoğun emek, titiz ve sabırlı çalışma gerektiren işlerde genç kadın işgücünü tercih ettiği bilgisini de aktaran Toksöz, şöyle devam etti: “Ancak kadınlar evlenip, çocuk sahibi olduklarında çocuk bakım hizmetlerinin yokluğu ve evli kadının çalışmasının doğru olmadığına dair toplumsal kabuller nedeniyle kadınlar işten ayrılmak zorunda kalıyor. Bu durum kadın emeğine dair feminist literatürde kapitalizm ve patriarkanın/ataerkilliğin uzlaşması olarak tanımlanıyor. Yani evli kadınların hane içinde kocanın tercihleri doğrultusunda ev ve bakım işlerini üstlenmesi ve gelir getirici çalışma biçimlerinin dışında kalarak ekonomik açıdan erkeğe bağımlı hale gelmesi.”

DEVLET KURUMLARININ ROLÜ

Toksöz, kadının ekonomik olarak erkeğe bağımlı kılınmasında devlet kurumlarının üstlendiği role de dikkat çekti ve “Burada devlet bakım hizmetlerini sunmayarak, örneğin belediyeler aracılığıyla çocuklar için ucuz ve kaliteli kreşlerin açılmasını sağlamayarak kadınların çalışma hayatı dışında kalmasına katkıda bulunuyor” dedi.

KAYIT DIŞINDA KADIN SAYISI ARTIYOR, ERKEK SAYISI DÜŞÜYOR

Kadınları sistemli bir şeklide eve kapatma politikasından ziyade kadınların işgücü piyasasına tabii ve dezavantajlı konumda katılmasına yönelik politikalara dikkat çeken Toksöz, kadınlar üzerinde esnek çalışma politikalarının uygulandığını söyledi. Siyaseten kadınların çalışma hayatına daha çok katılmasından ama bunu annelik görevini ve aile içi sorumluluklarını göz ardı etmeden yapmasından söz ediliyor” diyen Toksöz, şöyle dedi: “Dolayısıyla kadınlar için esnek çalışma biçimleri ve kendi hesabına çalışma biçimleri destekleniyor. Kadın girişimciliği politikaları ile kadınlara mikro krediler verilerek ev içinde küçük ölçekli üretimde bulunmaları ve bunları pazarlayarak gelir elde etmeleri öngörülüyor. Esnek çalışma biçimleriyle kısmi zamanlı çalışmaları veya geçici olarak çalışmaları, özel istihdam büroları üzerinde kiralık işçi olarak çalışmaları söyleniyor. Bütün bunlar AKP hükümetleri döneminde kadınlar açısından ciddi artış gösteren kayıtdışı çalışma biçimlerinin yaygınlaşmasında etkili oluyor. 2004-2015 döneminde tarım dışında herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmadan yani kayıtdışı çalışan kadın sayısı 475 bin kişi artmış durumda. Oysa aynı dönemde kayıtdışı çalışan erkek sayısı 696 bin kişi düşmüş.”

KONUYA ÇALIŞAN ÖRGÜT VE AKADEMİSYENLERE BASKI

Toksöz, kadın emeği ve işgücü üzerine çalışmalar yürüten ve bu konuda hükümete eleştirel yaklaşan kadın örgütlerinin de KHK’ler marifetiyle kapatıldığını ifade etti. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için 1992 yılından bu yana görev yaptığı Ankara Üniversitesi’nden emekliliğe zorlanan Toksöz, KHK baskısının eleştirel akademisyenler açısından da geçerli olduğunu hatırlattı ve “Üniversitelerde eleştirel sosyal bilim açısından çalışmalar yapılması iyice zorlaştı. Oysa istihdam konulu politikaların sağlıklı olabilmesi için demokratik bir ortamda ilgili tüm sosyal tarafların ve kadın örgütlerinin katılımıyla belirlenmesi gerekir. AK Parti hükümetlerinin ilk yıllarında söz konusu olan ancak son yıllarda geri plana itilen bu tür katılım mekanizmalarının tümüyle işlevsizleşeceğini öngörebiliriz” dedi.

KADIN EMEĞİ NASIL GÜVENCE ALTINA ALINIR?

Son olarak Toksöz, kadın emeğine yönelik güvencenin sağlanabilmesi için kadınların tam zamanlı, sosyal güvenlik kapsamında, yasal olarak korunan ve örgütlebildikleri işlerde çalışmasının esas olduğunu ısrarla savundu. Toksöz, ekledi: “Elbette çocukların, yaşlı ve engellilerin bakımı için kamusal kurumsal hizmetlerin sunulması ve hane içinde ev ile bakım işlerinin kadınlar ve erkekler tarafından adil paylaşılması da gereklidir.” (DİHABER)

, ,