Biz Kimiz

10299934_10203247892391881_4817290146066126676_nParalel topluluklardan, türban tartışmasına, namus cinayetlerinden aile içi şiddete, zorla evlendirmeye kadar bir çok konunun ve sorunun kamuoyunda değişik yönleriyle tartışıldığı bir dönemde, Göçmen Kadınlar Birliği kuruldu. Almanya’nın farklışehirlerinden, farklı yaş gruplarından ve kuşaklardan, işçi, işsiz, ev kadını, öğrenci, akademisyen kadınların bileşimiyle bir araya gelen Göçmen Kadınlar Konferansı’nda oy birliği ile kurulması karar altına alınan Göçmen Kadınlar Birliği, uyum ve ortak yaşamı daha ileri noktalardan gerçekleştirmek için işbirliği, dayanışma ve birlikte adım atma çağrısı yaptı.

18-20 Mart tarihleri arasında Köln’de toplanan Göçmen Kadınlar Konferansı, Göçmen Kadınlar Birliği’nin yaşadığımız özgün sorunlardan yola çıkarak, taleplerimizi ve özlemlerimizi kucaklayacak, göçmen kadınların uyumu ve ortak yaşamının gelişmesi için çalışmalar yapacak bir kadın örgütü olmasını karar altına aldı.

Göçmen Kadınlar Birliği bir taraftan göçmen kadınlar olarak yaşadığımız sorunlardan hareket ederken diğer taraftan yerli ve göçmen kadınlar olarak ortak talepler etrafında buluşmayı, karşılıklı önyargılarımızı birlikte aşmayı hedeşiyor.

3 gün süren Göçmen Kadınlar Konferansı, Türkiyeli kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarının yanı sıra, entegrasyonunu, sosyal ve kültürel yaşantısını, Alman ve diğer uluslardan kadınlarla birlikte ortak yaşamının nasıl gelişebileceğini, çalışma yaşamında karşılaştıkları sorunları, çocuk bakımı ve eğitimi gibi kadınların yaşamının her alanını ilgilendiren konularda tartışmalar yürüttü, Göçmen Kadınlar Birliği’nin çalışma alanlarını ve talepleri belirlendi.
Yoksulluk, ayrımcılık ve eşitsizlik sürüyor
Dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan kadınların ailede, işyerinde, toplumsal yaşamda yüzyüze oldukları eşitsizlikler, toplumsal yaşamdan ve politikadan dışlanmışlıkları halen sürüyor. Savaşların, yoksulluğun,şiddetin olduğu bir dünyada, kadınlar bütün bu sorunlardan çok daha fazla etkileniyor. Kadınlar ayrımcı yasalara, yaklaşımlara maruz kalıyor ve 21. yüzyılda halaşans ve ücret eşitliği için mücadele ediyor.
Almanya’da ise kadınlar eğitimden sağlığa, sosyal yaşamdan, çalışma yaşamına kadar her alanda yapılan kısıtlamalar nedeniyle yoksullaşıyor, toplumsal yaşamın dışına itiliyor. Buna ek olarak işin esnekleştirilmesi, evden iş yaşamına katılma, kısa süreli işlerin artması sigortasız, güvencesiz iş koşulları, işyerlerinin yok edilmesi biz kadınların yaşamşartlarını daha da kötüleştiriyor. Eğitimin paralı hale gelmesi, anaokullarının, okul sonrası bakım yerlerinin kapatılması, gençlerin meslek eğitim yeri ve iş bulamaması, gençlere, çocuklara ve kadınlara kolaylıklar getiren sosyal projelerin kısıtlanması, kamu hizmetleri, sosyal konutlar hatta hastanelerin özelleştirilmesi sürüp gidiyor. Yerli ve göçmenler, işçi ve işsizler, yaşlı ve gençler, kadın ve erkekler arasında önyargılar körüklenirken bizi birbirimize düşman etmek isteyen politikalarla asıl sorunlarımızın üstü örtülmek isteniyor.
Biz Türkiyeli göçmen kadınlar olarak Alman ve diğer uluslardan kadınların yaşadığı bu sorunlara paralel olarak ayrımcı yasalar ve uygulamalar, geldiğimiz ülkenin sosyal ve kültürel alışkanlıkları, aile ve toplum yapısı nedeniyle farklı sorunlar yaşıyoruz.

a- Giderek artan sayıda Türkiyeli göçmen kadın ve genç kız buradaki yaşamın bir parçası olsa da, uyum konusunda başarılı ve önemli adımlar atsa da, bugün hala burada doğmuş ve büyümüş olan kadın ve genç kızlar bile “iki kültür arasında sıkışma”nın beraberinde getirdiği uyum sorununu yaşıyor.

b- Yine burada doğup yetişmişler açısından artık problem olmaktan çıksa da içinde yaşadığı toplumu anlama ve tanımanın önkoşulu olan Almancayı kullanamayan ya da sınırlı kullanan kadınların halen çok sayıda olması kadınların toplumsal yaşamda kendilerini ifade etmelerinin önünde engel oluşturuyor.

c- Gelinen ülkenin alışkanlıkları, farklı gelenek ve değer yargılarına sahip olma, kültürel ve yaşam tarzındaki farklılıklar, karşılıklı önyargılar Türkiyeli göçmen kadınların buradaki yaşamla bütünleşmesini zorlaştırıyor. Öte yandan çağdışı gelenekler, alışkanlık ve adetlerle, Türkiyeli göçmen kadın ve genç kızlara yönelik sosyal ve kültürel baskı değişik biçimlerde sürdürülüyor. Milli, dini, kültürel farklılıklara; önyargılara, geri değerlere ve geleneklere yaslanan değişik çevre ve örgütlenmeler, Türkiyeli göçmen kadınların içe kapanmasını ve bölünmesini derinleştiriyor.

d- 50 yıllık göç sürecinde uyum ve göç politikaları konusunda yaşanan sorunlar, yasalarla belirlenen ayrımcılık ve eşitsizlik göçmen kadınların bu ülkenin bir parçası olmasını zorlaştırıyor, dışlanmışlığını artırıyor.
Farklılıklarımızı değil, ortak yönlerimizi öne çıkaralım
Bu ve benzeri sorunları yaşayan kadınlar, kendilerini ifade etmek, sevinçlerini, kederlerini, dertlerini paylaşmak için arayışa giriyor, bu gün eskisinden çok bir araya gelmek, sorunlarına çözüm bulmak ihtiyacı duyuyor. ‹şte bu ihtiyaçtan ve sorunlardan hareketle Konferansımızda kadınları bir araya getirecek, taleplerini ifade edecek, yaşadığı sorunları anlama ve değiştirmesine olanak sağlayacak bir kadın örgütünün- Göçmen Kadınlar Birliği’nin kurulmasına karar verdik.
Göçmen Kadınlar Birliği’nin en önemli görevinin yaşam merkezi Almanya olan kadınların aynı toprakları, aynı sorunları paylaştıkları yerli ve diğer uluslardan göçmen kadınlarla birleşmesi, ortak sorunlarından kurtulmak için ortak çözümler araması olduğu düşüncesindeyiz. Yapacağımız çalışmaların Alman ve diğer uluslardan kadınların bir araya gelmesine, ortak talepler etrafında buluşmasına, karşılıklı önyargıların kırılmasına ve yakınlaşmasına hizmet etmesini istiyoruz.
Amacımız Türkiyeli göçmen kadınları içinde topladığımız yeni gettolar oluşturmak değil, kadının içe dönük yaşamdan çıkmasını, yerli kadınlarla kaynaşmasını, ortak sorunlar için mücadele etmesini sağlayacak bir çalışma sürdürmektir.
fiunu açıkça belirtmeliyiz ki Türkiyeli göçmen kadınlar olarak örgütlenmemize karşın biz kadınların milli, dini, kültürel farklılıklarını örgütlenmemize dayanak yapmıyoruz. Tam tersine kültürel ve yaşam tarzındaki farklılıkların, farklı değer yargılarına sahip olmanın ve karşılıklı önyargıların, bir araya gelmeyi, ortak hareket etmeyi zorlaştırdığından hareketle Türkiyeli göçmen kadınların uyumu ve içinde yaşadığı toplumla bütünleşmesi için özel bir çalışma yapmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Çağdışı geleneklere hayır!
Türkiyeli göçmen kadınlara yönelik, kadını dört duvar arasına sıkıştıran propagandalar ve etkinliklerle, kadının insan olarak eşit koşullarda yaşamasına karşı çıkan, kadınların içe kapanmasını körükleyen her türlü akım, kurum ve propagandanın karşısında olma ve buna karşı mücadele etme kararlılığındayız. Göçmen Kadınlar Birliği’nin, Türkiyeli kadın ve genç kızların, çağdışı-gerici gelenek ve göreneklerin, ilişkilerin, önyargıların girdabından çıkmalarına yardımcı olacak faaliyet ve etkinlikler düzenleyerek kadınların toplumsal yaşama daha aktif katılmalarını sağlamak üzere çalışmalar sürdürmesi gerektiği düşüncesindeyiz.
Önyargıların kışkırtılmasına hayır!
Öte yandan son aylarda kamuoyunda tartışıldığı biçimiyle Türkiyeli göçmen kadınların “medyanın sıkça kullandığı bir kaç örneği bir yana bırakırsak “ayakları üzerinde duramayacak”, olarak gösterilmesine itiraz ediyoruz. Biz, Türkiyeli göçmen kadınlar olarak farklı etnik kökenlerden, farklı dinsel inanışlardan ve farklı kuşaklardan ve işçi göçünün dışında evlilik, iltica gibi farklı nedenlerden bulunmamızdan kaynaklı olarak homojen bir topluluk değiliz. Kimimiz geldiğimiz ülkenin geleneksel alışkanlıklarıyla yaşarken/yaşamak zorunda kalırken kimimiz kendisini buradaki yaşamın ve toplumun bir parçası olarak ifade ediyoruz. Bütün bu farklılıklarımıza karşın Almanya’da yaşanan sorunlardan hepimiz benzer biçimlerde etkileniyor, bizler de yaşam koşullarımızın daha da iyileşmesini istiyoruz.
Ancak bugün hala Türkiyeli göçmen kadınların bir bölümü açısından gelenekler, alışkanlıklar, dini kuralların algılanış ve uygulanış biçimi etkili olabiliyor. Genç kızların zorla evlendirilmesinin, gettolarda törelerin katı biçimlerde uygulanmasının, dört duvar arasında süren yaşamların örnekleriyle karşılaşıyoruz. Bunları görmezden gelmek mümkün değil. Tartışmaların, sorunların neden ortaya çıktığı, kaynağının ne olduğu ve nereden beslendiği konusunda değil de, ortaya çıkan sonuçlar üzerinden yürütülmesi ve herşeyin birbirine karıştırılarak sürdürülmesi, güvensizliği ve önyargıları kışkırtmaya yarıyor. Niyetten bağımsız olarak yaşanan sorunları çözmek yerine derinleştiriyor. Yapılan bir çok bilimsel araştırma ve pratikte yaşananlar, kadınların toplumsal yaşama aktif katılımında ve kendisini baskı altında tutan geleneklerle yüzleşmesinde eğitim almasının, meslek eğitimi yapmasının, dil problemini çözmesinin ve eşit haklara sahip olmasının rolünü ortaya koymaktadır.
Bu nedenle kadınların kültürel, sosyal ve siyasal olarak gelişmesinin önüne geçen ekonomik, geleneksel, politik ve sosyal engellerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmesi zorunludur. Çünkü Türkiyeli göçmen kadınların, sosyal, kültürel ve çalışma yaşamına katılması için yasal, sosyal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması ve önlemler alınması gerekiyor.
Taleplerimiz için çabalarımızı birleştirelim
‹Biz, Göçmen Kadınlar Birliği olarak yaşadıklarımızın kader olmadığını ve sorunların çözümünün bir araya gelmekle, birleşmekle başlayacağını bilerek, her türlü ayrımcılığa, eşitsizliğe ve baskıya karşı birlikte hareket etme çağrısı yapıyoruz.
‹Biz gettolara, paralel topluluklara, bölünmüşlüğe, zorla evlendirmelere, aile içişiddete, çağdışı geleneklerin baskı aracı olarak kullanılmasına hayır diyoruz.
‹Toplum yaşamının bütün alanlarında kadınlara yönelik ayrımcı yaklaşım ve yasalara son verilmesini;
‹Kadınlaraşans ve ücret eşitliği sağlanmasını;
‹Kadınları yoksullaştıran, sosyal ve kültürel yaşamın dışına iten sosyal kısıtlamalara son verilmesini;
‹Kadınların iş yaşamına katılmasını teşvik edici önlemler alınmasını, isteyen her kadının meslek edinmesi, kalifiye olması için olanaklar sağlanmasını;
‹Göçmen kadınlara eşten bağımsız oturma ve çalışma izne verilmesini;
‹Vatandaşlığa geçişin kolaylaştırılmasını;
‹Göçmen kadınların ücretsiz ve çocuk bakımı da sağlanarak Almanca öğrenmeye teşvik edilmesini;
‹Göçmen kadınların yaşadığı ülkeyi anlamasına ve tanımasına olanak sağlayacak sosyal ve kültürel önlemler alınmasını ve bu tür projelerin desteklenmesini talep ediyoruz.
‹Türkiyeli göçmen kadınlar olarak yaşadığımız farklı sorunlara yönelik taleplerimizin de, yaşam koşullarımızın daha da iyileşmesi için harcadığımız çabanın da ancak Alman ve diğer uluslardan kadınlarla, birleştiğimiz zaman başarıya ulaşacağını biliyoruz. Biz Türkiyeli göçmen kadınlar olarak kendimizin ve çocuklarımızın iyi bir geleceğe sahip olması için aynı amaç için çaba gösteren yerli, göçmen kadın gruplarıyla, tek tek kadınlarla, aydın ve sanatçılarla birleşmemizin gerekli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle tüm kadın örgütlerine, bilim ve kültür kadınlarına birlikte çalışma , güçlerimizi birleştirme çağrısı yapıyoruz.
20 Mart 2005
Köln- Deutz